Slider
Blogger tarafından desteklenmektedir.
Popular Posts
-
1. KİTABIN KONUSU : Kitap kurtuluş savaşı sırasında cephede kolunu kaybetmiş bir subayla, askerliği yeni bitmiş bir askerin köyünde ge...
-
1. KİTABIN KONUSU: Bir subay kızı olan Feride ile teyzesinin oğlu Kamuran arasında yaşanan ve araya birçok engel girmesine rağmen birbirl...
-
1.KİTABIN KONUSU:Kitap sadece yazarın hayatta yaşamış olduğu bazı tecrübelere dayanarak yazmış olduğu denemeleri sunuyor. Hayatta neyin ne ...
-
1.KİTABIN KONUSU : Hikayenin sosyal bozulma olarak değerlendirilecek küçük bir anekdotta, yalıda çalışan ve çalışmak için alınan hizmetkarl...
-
Evîndare Welat im Ji bo na her kesek yarek heye é min e welat yar e Bele çibkim di deste dijminé xwînwar û xeddar e Çiqas pesné gira...
-
1.KİTABIN KONUSU : İnsanlığı materyalizmin kör çenberini kırmağa, kendini kaybettiği ruhunu bulmaya çağırmaktadır. Asrımızda insan...
-
1.KİTABIN KONUSU: Taif’te Ölüm, çöken bir imparatorluğun çağdaşlaşma sancılarını son derece akıllı bir dille anlatırken, dönemin baş ak...
-
KİTABIN KONUSU : Adil Giray’ın İran ile Osmanlı arasında yapılan savaştan sonra esir düşüp, orada Perihan, Şehriyar ve Cezmi ile olan ili...
-
1.KİTABIN KONUSU: Kitapta Nevin adlı bir kadının mutluluğu,huzuru arayış çabası anlatılmaktadır. 2.KİTABIN ÖZETİ: Nevin herkes ...
-
1.KİTABIN KONUSU: Milli dil ve kültürüne yabancı yetişen kimliğini bulmasıdır. 2.KİTABIN ÖZETİ: Serin ve karanlık ey...
Blog Archive
-
▼
2016
(47)
-
▼
Ağustos
(36)
- Yakup Kadri- Anamın Kitabı (özet)
- Paulo Coelho - Simyacı (özet)
- Albert Camus - Mutlu Ölüm(özet)
- Halit Ziya -Aşkı Memnu (roman özeti)
- Halit Ziya- İhtiyar Dost (roman özeti)
- Peyami Safa- Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
- Esat Mahmut Karakurt - Aldatacağım (roman özeti)
- Orhan Pamuk - Beyaz Kale (romanözeti)
- Sait Faik Abasıyanık (kayıp aranıyor)
- Refik Halit Karay - Anahtar (roman özet)
- Halit Ziya Uşaklıgil - Hepsinden Acı
- Ahmet Rasim - İki Güzel Günahkar
- Yakup Kadri - Sodom ve Gomore (roman özet)
- Ernest Hemingway - Silahlara Veda (roman özeti)
- Mehmet Rauf - Eylül (roman özeti)
- Namık Kemal - Cezmi (roman özeti)
- Ömer Seyfettin - Yüksek Ökçeler(özet)
- Hıfzı Topuz - Taif'te Ölüm (roman özeti)
- Halit Ziya Uşaklıgil - Bir Ölünün Defteri (roman ö...
- Haldun Taner - Şişhaneye Yağmur Yağıyordu (roman ö...
- Yakup Kadri - Yaman (roman özeti)
- Peyami Safa - Yalnızız (roman özeti)
- Yakup Kadri - Kiralık Konak (roman özeti)
- Reşat Nuri Gültekin- Çalıkuşu(roman özeti)
- Ömer Seyfettin - Bomba
- Şevket Rado - Ümit Dünyası
- Fakir Bayburt - Yılanların Öcü(roman özeti)
- Ayşe Kulin - Adı Aylin (roman özeti)
- Reşat Nuri Gültekin - Yaprak Dökümü (roman özeti)
- Esat Mahmut Karakurt - Vahşi Bir kız sevdim (roman...
- Reşat Nuri Gültekin - Acımak (roman özeti)
- Şevket Süreyya Aydemir - Toprak Uyanırsa (roman özet)
- Yakup Kadri Karaosmanoğlu - Ankara
- Refik Halit Karay - Bugünün Saraylısı(roman özeti)
- Reşat Nuri Gültekin - Bir Kadın DÜşmanı (roman özeti)
- Amin Maalouf - Semerkant (roman özeti)
-
▼
Ağustos
(36)
Blog Archive
-
▼
2016
(47)
-
▼
Ağustos
(36)
- Yakup Kadri- Anamın Kitabı (özet)
- Paulo Coelho - Simyacı (özet)
- Albert Camus - Mutlu Ölüm(özet)
- Halit Ziya -Aşkı Memnu (roman özeti)
- Halit Ziya- İhtiyar Dost (roman özeti)
- Peyami Safa- Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
- Esat Mahmut Karakurt - Aldatacağım (roman özeti)
- Orhan Pamuk - Beyaz Kale (romanözeti)
- Sait Faik Abasıyanık (kayıp aranıyor)
- Refik Halit Karay - Anahtar (roman özet)
- Halit Ziya Uşaklıgil - Hepsinden Acı
- Ahmet Rasim - İki Güzel Günahkar
- Yakup Kadri - Sodom ve Gomore (roman özet)
- Ernest Hemingway - Silahlara Veda (roman özeti)
- Mehmet Rauf - Eylül (roman özeti)
- Namık Kemal - Cezmi (roman özeti)
- Ömer Seyfettin - Yüksek Ökçeler(özet)
- Hıfzı Topuz - Taif'te Ölüm (roman özeti)
- Halit Ziya Uşaklıgil - Bir Ölünün Defteri (roman ö...
- Haldun Taner - Şişhaneye Yağmur Yağıyordu (roman ö...
- Yakup Kadri - Yaman (roman özeti)
- Peyami Safa - Yalnızız (roman özeti)
- Yakup Kadri - Kiralık Konak (roman özeti)
- Reşat Nuri Gültekin- Çalıkuşu(roman özeti)
- Ömer Seyfettin - Bomba
- Şevket Rado - Ümit Dünyası
- Fakir Bayburt - Yılanların Öcü(roman özeti)
- Ayşe Kulin - Adı Aylin (roman özeti)
- Reşat Nuri Gültekin - Yaprak Dökümü (roman özeti)
- Esat Mahmut Karakurt - Vahşi Bir kız sevdim (roman...
- Reşat Nuri Gültekin - Acımak (roman özeti)
- Şevket Süreyya Aydemir - Toprak Uyanırsa (roman özet)
- Yakup Kadri Karaosmanoğlu - Ankara
- Refik Halit Karay - Bugünün Saraylısı(roman özeti)
- Reşat Nuri Gültekin - Bir Kadın DÜşmanı (roman özeti)
- Amin Maalouf - Semerkant (roman özeti)
-
▼
Ağustos
(36)
Subscribe
Recent Posts (Do not edit)
Video of Day
Advertisement
Text Widget
Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipisicing elit, sed do eiusmod tempor incididunt ut labore et dolore magna aliqua. Ut enim ad minim veniam, quis nostrud exercitation test link ullamco laboris nisi ut aliquip ex ea commodo consequat.
Duis aute irure dolor in reprehenderit in voluptate another link velit esse cillum dolore eu fugiat nulla pariatur.
Duis aute irure dolor in reprehenderit in voluptate another link velit esse cillum dolore eu fugiat nulla pariatur.
Sample Text
Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipisicing elit, sed do eiusmod tempor incididunt ut labore et dolore magna aliqua.
İletişim Formu
Followers
Instagram Photo Gallery
Popular Tags
- acımak
- adı aylin
- ahmet celal
- ahmet rasim
- alber camus
- aldatacağım
- aldatmak
- ali rıza
- alman edebiyatı
- amerikan edebiyatı
- amin maalouf
- anadolu
- anahtar
- anamın kitabı
- ankara
- aşk
- aşkı memnu
- aydınlık yol
- ayşe kulin
- azim
- batı edebiyatı
- bayram
- bedia
- benjamin
- beyaz kale
- bir ölünün defteri
- bomba
- cezmi
- çalıkuşu
- dokuzuncu hariciye koğuşu
- düşman
- Edebiyat
- ernest hemingway
- esat mahmut
- eski yunan ve latin edebiyatı
- eylül
- fakir bayburt
- Felsefe
- feride
- ferruh
- Fransız edebiyatı
- giray
- gomore
- haceli
- haldun taner
- halit ziya
- hasan
- hayat
- hepsinden acı
- hıfzı topuz
- hikaye
- hüsam
- idealist
- iki güzel günahkar
- ingiliz edebiyatı
- iskender
- islamiyet etkisindeki türk edebiyatı
- islamiyet öncesi türk edebiyatı
- ispanyol edebiyatı
- italyan edebiyatı
- kadın
- kamuran
- kayıp aranıyor
- kayıtlar
- kenan bey
- kiralık konak
- Kürt Edebiyatı
- Kürtçe Şiirler
- macit
- mehmet rauf
- mesut
- milano
- mithat paşa
- mutlu ölüm
- naim efendi
- namık kemal
- nazım
- necla
- orhan pamuk
- osmanlı
- öğretmen
- ölüm
- ömer hayyam
- ömer seyfettin
- özet
- paulo coelho
- peyami safa
- refik halit
- Reşat Nuri
- roman
- roman özetleri
- rus edebiyatı
- Sait Faik Abasıyanık
- sakarya
- salih ağa
- saray
- savaş
- semerkant
- serüven
- silahlara veda
- simyacı
- siyasal
- sodom
- sokullu paşa
- sosyal bozulma
- suat
- süreyya
- şevket rado
- şevket süreyya
- şişhane
- tevfik bey
- toprak uyanırsa
- Türkçe Şiirler
- türkçülük
- ümit dünyası
- vahşi bir kız
- yaban
- yağmur
- yakup kadri
- yalnızız
- yaprak dökümü
- yılanların öcü
- yunan edebiyatı
- zehra
- zehra hanım
- zeynep
Tags
- acımak
- adı aylin
- ahmet celal
- ahmet rasim
- alber camus
- aldatacağım
- aldatmak
- ali rıza
- alman edebiyatı
- amerikan edebiyatı
- amin maalouf
- anadolu
- anahtar
- anamın kitabı
- ankara
- aşk
- aşkı memnu
- aydınlık yol
- ayşe kulin
- azim
- batı edebiyatı
- bayram
- bedia
- benjamin
- beyaz kale
- bir ölünün defteri
- bomba
- cezmi
- çalıkuşu
- dokuzuncu hariciye koğuşu
- düşman
- Edebiyat
- ernest hemingway
- esat mahmut
- eski yunan ve latin edebiyatı
- eylül
- fakir bayburt
- Felsefe
- feride
- ferruh
- Fransız edebiyatı
- giray
- gomore
- haceli
- haldun taner
- halit ziya
- hasan
- hayat
- hepsinden acı
- hıfzı topuz
- hikaye
- hüsam
- idealist
- iki güzel günahkar
- ingiliz edebiyatı
- iskender
- islamiyet etkisindeki türk edebiyatı
- islamiyet öncesi türk edebiyatı
- ispanyol edebiyatı
- italyan edebiyatı
- kadın
- kamuran
- kayıp aranıyor
- kayıtlar
- kenan bey
- kiralık konak
- Kürt Edebiyatı
- Kürtçe Şiirler
- macit
- mehmet rauf
- mesut
- milano
- mithat paşa
- mutlu ölüm
- naim efendi
- namık kemal
- nazım
- necla
- orhan pamuk
- osmanlı
- öğretmen
- ölüm
- ömer hayyam
- ömer seyfettin
- özet
- paulo coelho
- peyami safa
- refik halit
- Reşat Nuri
- roman
- roman özetleri
- rus edebiyatı
- Sait Faik Abasıyanık
- sakarya
- salih ağa
- saray
- savaş
- semerkant
- serüven
- silahlara veda
- simyacı
- siyasal
- sodom
- sokullu paşa
- sosyal bozulma
- suat
- süreyya
- şevket rado
- şevket süreyya
- şişhane
- tevfik bey
- toprak uyanırsa
- Türkçe Şiirler
- türkçülük
- ümit dünyası
- vahşi bir kız
- yaban
- yağmur
- yakup kadri
- yalnızız
- yaprak dökümü
- yılanların öcü
- yunan edebiyatı
- zehra
- zehra hanım
- zeynep
About
Join Us
Advertisement
- Lorem ipsum dolor sit amet, consectetuer adipiscing elit.
- Aliquam tincidunt mauris eu risus.
- Vestibulum auctor dapibus neque.
Ads
Need our help to upload or customize this blogger template? Contact me with details about the theme customization you need.
Advertisement
About
Our Company Inc.
2458 S . 124 St.Suite 47
Town City 21447
Phone: 124-457-1178
Fax: 565-478-1445
2458 S . 124 St.Suite 47
Town City 21447
Phone: 124-457-1178
Fax: 565-478-1445
Technology
"
});
Popular Posts
-
1. KİTABIN KONUSU : Kitap kurtuluş savaşı sırasında cephede kolunu kaybetmiş bir subayla, askerliği yeni bitmiş bir askerin köyünde ge...
-
1. KİTABIN KONUSU: Bir subay kızı olan Feride ile teyzesinin oğlu Kamuran arasında yaşanan ve araya birçok engel girmesine rağmen birbirl...
-
1.KİTABIN KONUSU:Kitap sadece yazarın hayatta yaşamış olduğu bazı tecrübelere dayanarak yazmış olduğu denemeleri sunuyor. Hayatta neyin ne ...
-
1.KİTABIN KONUSU : Hikayenin sosyal bozulma olarak değerlendirilecek küçük bir anekdotta, yalıda çalışan ve çalışmak için alınan hizmetkarl...
-
Evîndare Welat im Ji bo na her kesek yarek heye é min e welat yar e Bele çibkim di deste dijminé xwînwar û xeddar e Çiqas pesné gira...
-
1.KİTABIN KONUSU : İnsanlığı materyalizmin kör çenberini kırmağa, kendini kaybettiği ruhunu bulmaya çağırmaktadır. Asrımızda insan...
-
1.KİTABIN KONUSU: Taif’te Ölüm, çöken bir imparatorluğun çağdaşlaşma sancılarını son derece akıllı bir dille anlatırken, dönemin baş ak...
-
KİTABIN KONUSU : Adil Giray’ın İran ile Osmanlı arasında yapılan savaştan sonra esir düşüp, orada Perihan, Şehriyar ve Cezmi ile olan ili...
-
1.KİTABIN KONUSU: Kitapta Nevin adlı bir kadının mutluluğu,huzuru arayış çabası anlatılmaktadır. 2.KİTABIN ÖZETİ: Nevin herkes ...
-
1.KİTABIN KONUSU: Milli dil ve kültürüne yabancı yetişen kimliğini bulmasıdır. 2.KİTABIN ÖZETİ: Serin ve karanlık ey...
Travel
Performance
‹
›
Cute
My Place
Slider
Racing
Videos
KİTABIN KONUSU:Çocukluk yıllarında çok acı çekmiş bir
çocuğun bu anılarının onu nasıl etkilediğini
ve sonuçlarını anlatır.
KİTABIN ÖZETİ :
Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun belki bütün romanlarımın
anahtarlarını verdiğim kitabım dediği “Anamın Kitabı”onun en önemli
eserlerinden biridir. Eserde, yazar çocukluk anılarından bahsetmekte, bunu
yaparken de şuuraltı tekniğinden yararlanmaktadır. İnsanın alınyazısının
çocuklukta yazıldığını ve hangi yaşa girerse girsin, şuuraltında daima çocukluk
kaldığını savunur.
Yakup Kadri, Aydın ve Manisa’da hüküm sürmüş
Karaosmanoğulları sülalesine mensuptur. Yazar altı yaşına kadar babasının
Mısır’daki İbrahim Paşa Konağına yerleşmiş ve İkbal
anamın kitabı - kayıtlar - roman özetleri - yakup kadri
KİTABIN KONUSU:
İspanyadan kalkıp Mısır Piramitlerinin eteklerinde
hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago’nun masalsı yaşamının felsefi
öyküsü. Sanki bir nasihatname; “yazgına nasıl egemen olacaksın? Mutluluğu nasıl
kuracaksın?” sorularına yanıt aranan bir yaşam ve ahlak kılavuzu olarak
yayınlanmıştır.
KİTABIN ÖZETİ:
Romanın kahramanı Santiago’nun anne ve
babası rahip olması için onu papaz okuluna göndermiştir. Santiago, okuldan arta
kalan zamanlarında babasına ait koyun sürüsünü otlatmaya götürür, bu sayede
dağ, taş, tepe demeden Endülüs’ü gezerdi. Onaltı yaşına geldiğinde rahip olmak
istemediğini, okuldan ayrılmayı ve gezginci olmak istediğini babasına söyler.
Bunun üzerine babası da, oğluna içinde üç adet altın İspanyol parası olan bir
kese vererek oğluna “git, kendine bir sürü al ve en iyi şatonun bizim şatomuz
ve en güzel kadınların bizim kadınlarımız olduğunu öğreninceye kadar dünyayı
dolaş” der ve oğlunu kutsar.
kayıtlar - paulo coelho - roman özetleri - simyacı
1.KİTABIN KONUSU:
Yaşamı alışagelen yerde
arayan veya bir moda katoloğunu okurken, birdenbire kendi yaşamına yabancı
olduğunu farkeden bir adam.
2.KİTABIN ÖZETİ:
Patrice
Mersault düzenli adımlarla Zagreus’un villasına doğru yürüyordu. O saatte
hastabakıcı pazara çıkar, villa ıssız olurdu. Zagreus pencereye bakıyordu.
Kapının önünden yavaşça bir otomobilin geçtiği duyuldu.
Tabancanın
namlusunu sağ şakağının üzerinde hissettiğinde, gözlerini dışarıdan ayıramadı.
Ama ona bakan Patrica gözlerini yaşlarla dolduğunu gördü. Gözlerini kapadı.
Geriye bir adım attı ve ateş etti.
Artık Zagreus değil di beyimn,
kemik,kan kabartısı için yara gözüküyordu yalnızca. Patrice koltuğun diğer
yanına geçerek tabancayı onun rline verdi. Şakanın izasın kadar kaldırdı ve
düşmesi için bıraktı. Daha sonra hızlı adımlarla yürümeye başladı. Küçük alanın
dışandaki bir küme çocok dışında kimseler yoktu.
alber camus - Edebiyat - kayıtlar - mutlu ölüm - roman özetleri
1.
KİTABIN KONUSU :
Toplumun uzun yapısına aykırı bir
nitelik göstermek.
2.
KİTABIN ÖZETİ :
Firdevs Hanım’la kızları, İstanbul’ un
tanınmış ailelerinden ve Göksu eğlenti yarinin sürekli ziyaretcileri arasında
bulunmaktadırlar. Bir sandal gezintileride, Adnan bey’ in sandalı, onlarınkine
dokunurcasına yakın geçer.adnan Bey, iki çocuklu bir dul adamdır, ama Firdevs
Hanım’ ın küçük kızı Bihter’ le evlenmek istemektedir. Peyker ise zaten
evlidir.
Firdevs Hanım,
aralarındaki yaş farkını hesaba katmaksızın kızını Adnan Bey’ e verir. Nitekim
bu yaş farkına rağmen, evlilikleri, gayet düzgün, hayatları derli topludur.
Adnan Bey’ in kızı Nihal, son derece duygulu bir kızdır. Üvey annesine
yaklaşmak isterse de anlaşamayacaklarını görür, kendi alemine çekilir. İnce,
zeki, anlayışlı bir çacuktur. Hayatın güçlüklerini şimdiden sezmiştir. Nihal’
le kardeş çocuğu olan bir de Behlül vardır. Behlül’ ü Nihal’ le evlendirmek
isterler. Nihal buna içten içe sevinir.onun sık sık ziyaretlerini elbette
anlamıştır.. geçekteyse Behlül’ ün ziyaretleri Nihal için değildir. O, çapkın
yaratılışlı, bir dalda duramayan bir insandır.Firdevs Hanım’ ın büyük kızı
Peyker’ e karşı içinde bir yakınlık duymaktadır. Kadını tuzağına düşürmekte
gecikmez. Bir kısım kadınların cürete karşı asla dayamayacaklarını
denemeleriyle bilmektedir.
aşkı memnu - Edebiyat - halit ziya - kayıtlar - roman özetleri
KİTABIN KONUSU:
“İhtiyar dost”
adlı eser Halit Ziya’nın önemi
oranında tanınmamış eserlerindendir.
Eser hem hikayeye hem makaleyi andırmaktadır . Kitap bir çok
bölümden meydana geldiği için bir tek
konusu, belirli bir ana fikri bulunmamaktadır.
KİYTABIN ÖZETİ:
AĞAÇ
KURDU
Bu bölümde yazar, ikinci meşrutiyetten sonra ortaya çıkmış bazı devlet ve
toplum sorunlarından bahsetmektedir.
Yazar, devletin her ortamda, her
şartta aksaksız görevini yerine getiren
bir değirmen gibi görevini ifa etmesi gerktiğini, toplumda çıkan görüş
ayrıklarından etkilenmemesi
gerektiğini ifade etmiştir.
Yazarın
bu bölümde ençok üzerinde durduğu mesele, şu anda da toplumumuza
musallat olmuş ahlaki yapıdaki çatırtılardır.
Toplumu bir ağaca benzetmiştir. Nasıl bir ağacın köklerine
ve bedenine, musallat olmuş kurtlar, o
ağacı yer, kurutur ve birgün küçük bir esintiyle devrilip gitmesine sebep olur,
tıpkı bunun gibi, toplumun can damarına, gençliğine musallat olmuş, ahlaksızlık belasıda toplumu yer, kurutur ve yıkılmasına sebep
olur.
Yazar bu konuyu kendi üslubu içinde
anlatmıştır.
KAHVE BEKLERKEN
Bu bölümde yazar ,
toplumun direği olan gençliğin, toplumun
kokuşup gitmesine sebep olabileceğini
“ağaç kurdu” bölümüne parelel olarak anlatmış
ve bununsebeplerini anlatmıştır.
“Geçmişini inkar etmek”. Yazar geçmişini inkar eden bir toplumun
yaşayamayacağını vurgulamış, hatta o
toplumu ölü kabul ettigini belirtmiştir. Bu inkarın en büyük sebebi olarakta;
bilgilerin, yanlış bir noktadan, bozuk bir yönden yansınış olan bilgiler
olduğunu söylemiştir.
“Geçmiş ve gelecek aynı ömür
kitabının iki sayfasıdır; birini
yırtmak ötekini tamamlanmamış halde
bırrakmak demektir.Hele ikincisini yazmak isteyenler, birincisini
okumamış-görmemiş bulu-nurlarsa, yazacakları şey asılsız-temelsiz boş uydurma
masallardan başka birşey değildir. Bu ömür kitabının ilk sayfası ne kadar
hatalarla dolu olursa olsun, hiç bir şey onu kendisinden sonra
gelen
sayfanın
başlangıcı olmaktan alıkoyamaz “.
Yazar bu kendine has ifadeleriyle güzel bir noktaya
değinmiş ve aynı zamanda geçmişimizi
öğrenmemiz konusuna dikkat çekmiştir .
NOT:
Yazılanlar
kitabın bölümlerinden sadece ikisidir.
KİTAPTAKİ
ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Kitabın baş
şahısları İhtiyar Dost ve yazardır.
İhtiyar Dost;
aslında yazarın ta kendisidir. Yazar, kendi kişiliğini, duygularını, ihtiyar
dostuna yüklemiş ve en önemlisi benliği ile bu hayali dostunu yaratmıştır.
Yazar kendisini, duygularını düşüncelerini ve hayattan beklentilerini ihtiyar
dostunun diliyle anlatmıştır.
ESRLERİ:
Solgun
Demet Aşk-ı Memnu Bir hikaye- Sevda Saray Ve Ötesi Nemide Mavi Ve siyah Kırk
Yıl Kırık Hayaller Kadın Pençesi Hepsinden Acı Terdi Ve Şürekası Bir i ölünün Defteri Bir şiir-
i Hayal
kayıtlar - roman özetleri
1.KİTABIN KONUSU:
Çocukluğundan beri bacağından
rahatsız olan ve kimseyi dinlemeyen birisinin, hayaller peşinde koşarken
başından geçen olaylar.
2.KİTABIN ÖZETİ:
Yazarın
küçüklüğünden beri çektiği hastalık onu hastahanelerden tiksindirmiştir. Fakat
durumu ciddiyetini korumaktadır. Annesi ile kenar mahallelerin birinde virane
ahşap bir evde yaşamaktadır.
Bir gün
ameliyat olması gerektiğini öğrenip hastahaneden döndüğünde evde annesini
bulamaz ama odanın halinden annesinin şiddetli bir baş ağrısı geçirdiğini
anlar. O sırada annesi gelir. Yazar ise annesini üzmemek için ona gerçekleri
anlatmaz. Kendi doktaruna gidip ona gözükmesi gerektiğini söyler. Annesi
yazarın Erenköye gideceğini öğrenince paşanında onu merak ettiğini söyler.
Ertesi gün yazar önce paşaya gider. Paşa ilk olarak sağlık durumunun nasıl
olduğunu sorar yazar da kaçamak cevaplar vererek olayı geçiştirir. Daha sonra
odaya Nüzhet gelir yazardan getirmesini istediği kitapları alır. Kızı gidince
paşa yazara bir de doktor Ragıp Bey’ e görünmesini tavsiye eder. Paşanın
uzaktan akrabası olan yazar küçük yaşlardan beri onunla konuşur, ona kitap okur. O akşam yine bir roman okumaktadır
fakat paşa uyuyunca Nüzhet’ le birlikte beahçeye gider ve muhabbet ederler.
Yazar on beş yaşında ve aralarında dört yaş olmasına rağmen Nüzhet’ i
sevmektedir. Ancak onun da aynı duyguları hissetiğinden emin olmaz. Bahçede
konuşurken doktor Ragıp’ ın Nüzhet’ i istediğini duyunca önce üzülür ama Nüzhet
oralı olmayınca, duyduğu şüpheye rağmen keyfi yerine gelir. Daha sonra Nüzhet annesinin isteği üzerine
uyumaya gider ve yazar da kendine olan tüm güvenini kaybeder.
Hastalığı onu normal
yaşından çok daha olgun davranmaya sevk etmiştir. Doktorun ikazlarına rağmen
baston kullanmayan yazar o gece yatakta yorgun ve acı içinde kıvranmaktadır.
Henüz uyumadan Nüzhet yazarın evine uğrar ve uyuyamadığını bahane ederek tekrar
koyu bir muhabbete başlarlar. Ertesi gün yazar erkenden doktara gideceğinden
Nüzhet onun uyumasını ister. Fakat yazar
ona karşı olan zaafiyetini daha fazla saklayamaz, onu kendisine çekip bir kere
öper ve Nüzhet şaşkınlık içerisinde koşarak eve gider.
Sabah
olunca yazar Kadıköye gider ve paşanın istediği kitapları alır ve sonra da
annesine bir ay içerisinde gelemeyeceğini yazar. Oradan da doktara gider fakat
operatörün dersi olduğundan görüşemezler. Operatörle akşama görüşebilen yazar
ondan baston kullanması ve iyi yemesi ve dinlenmesi konusunda uyarı alır. İşi
bitip köşke dönen yazar içeriye girdiğinde kendisinden gizli birşey
konuşulduğunu anlar ve üzüntü içerisinde bahçeye oturmaya çıkar. Daha sonra Nüzhet
gelir ve yazar içeri girdiğinde annesinin dolabın arkasında çıplak olduğunu
söyleyerek onu rahatlatır. Fakat akşam Nurefşan ona gerçekleri yani Nüzhet ile
doktor Ragıp’ın durumlarını konuştuklarını söyler. Yazar hayal kırıklığına
uğrar ve Nüzhet’ in odasına konuşmaya girer. Nüzhet yine yazarı ikna eder. Daha
sonra ikiside uyurlar.
Ertesi
günü Nüzhet’ le bahçede geçiren yazar Nüzhet’ le cinsel yakınlaşmalara girer. O
akşam doktor Ragıp yemeğe gelir ve yazar hiç oralı olmaz. Konukları gidince
Paşa yazara doktor hakkında görüşlerini sorar o da Ragıp’ ı Nüzhet’ e
yakıştıramadığını söyler bunu duyan yengesi de içinden yazara karşı kin tutar.
Bir gün
yazar yengesinin Nüzhet’i mikroplara karşı uyardığını ve eşyalarımızı ayırdım
dediğini duyar ve bunun üzerine evi terketme kararı alır. Ancak annesininde o
gün paşalara geleceğini duyması kararını değiştirmesine neden olur.
Hızla geçengünlerden sonra nihayet evine dönen
yazarın ağrıları gün geçtikçe arttığından annesi onu fakülteye götürür.
Operatör ona durmun ciddiyetini hatırlatır ve yerinden bile kıpıdamamasını
ister. Evi birden kalabıklaşan yazarın yakınları onu teselli etmeye çalışır.
Tekrar fakülteye gittiğinde operatör bacağın kesilmesi gerektiğini söyler fakat
buna razı olmayan yazar birden bayılıverir. Bundan etkilenen operatör
kasaplardan farkı olmaları gerektiğini söyleyip yazara, üç aylık bir sürede
bacağını kurtarmak için hastahanete kalması gerektiğini söyler. Yazar bunu
kabul etmek zorunda kalır ve Dokuzuncu Hariciye Koğuşuna yatırılır. Burası ona
hapishane gibi gelir ve ilk gecesi olaylı biter. Bu korkuya dayanamaz ve bütün
gücüyle bağırıp çağırır. Zor geçen günlrin sonunda ameliyat günü gelir.
Ameliyatı bitince yedinci pansumanda doktor bacağın kurtılduğun ancak yer
basamayacağını söyler.
Daha sonra da Nüzhet’ ten gelen karttan Paşanın
hastalandığını Nüzhet’ in de doktor Ragıp’ la nikahlanacağını öğrenir. Acılar
içinde geçen günlerin sonunda annesi doktor Mithat ve arkadaşı onu hastahaneden
taburcu ettirirler.
3.KİTABIN
ANA FİKRİ:
Bize verilen öğütleri ciddiye almalı ve hayallere
peşinden koşmamalıyız. Aksi takdirde kaybeden yine bizoluruz.
4.KİTAPTAKİ
OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Yazar: Tek bacağından acı çeken ve ümitleri peşinde
rüyalar aleminde koşan birisi.
Nüzhet: Yerinde duramıyan yaşam dolu son derece hareketli
birisi.
Paşa: Disiplinli, yardım sever ve dediğim dedik, inatçı
birisi.
Yengesi: İçten pazarlıklı kızının iyiliğini düşünen bir anne.
Nurefşan: Köşkün hizmetçisi ve yazarın mutluluğu için elinden
geleni yapan birisi.
Doktor
Ragıp: Bakımlı ve kültürlü bir doktor.
Doktor
Mithat: Yazarın doktoru.
Operatör: İnsanliğa faydalı olmaya çalışan bilinçli bir tıp
adamı.
5.KİTAP
HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Kısa ve anlaşılması güç bi kitap.Yazar kitaptaki
şahısları psikolojik yönden ele almıştır.Sürükleyici bir kitaptır.
6.KİTABIN
YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
Peyami
Safa İstanbul’ da 1899 yılında doğdu. Dokuz yaşında iken sağ elinin ekleminde
kemik hastalığının başlaması, on üç yaşında iken de hayatını kazanmak zorunda
kalması yüzünden düzenli okul öğrenimi göremedi, kendi kendini yetiştirdi. “
Biri Yerli ve Kopanlıklar Kralı” adlı (1913) ve “ Üç Kardeş” adlı (1918) birer
hikayelik iki küçük kitap çıkarıyor, Fagfur (1918) vb. gibi sanat dergilerinde
hikaye çevirileri ve makaleleri yayımlanıyordu.Savaş sonunda, kardeşinin
isteğiyle memurluktan ayrılıp basın hayatına atıldı. Çıkardıkları “ Yirminci
Asır” adlı bir akşam gazetesinde “ Asrın Hikayeleri” genel başlığı adı altında
halk için gazete hikayeleri yazdı. İlk otuz kırk tanesi imzasız yayımlanan bu
hikayeler o zaman çok beğenildi; yazar devrin ileri gelen bazı sanatçıları (
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Yahya Kemal Beyatlı, Ömer Seyfettin vb.) tarafından
teşvik edildi.O tarihten sonra yalnız gazetelerde çalıştı. Fıkra, makale ve
roman yazarı olarak geniş bir üne ulaştı. Bu arada “ Kültür Haftası (1936) ve
Türk Düşüncesi (1953-1960)” adlı iki de dergi çıkardı. İkinci Dünya Savaşı
yıllarında kendini Faşizm akımına kaptırdı; savaş sonrasında calıştığı parti
gazetelerine göre ikide bir ağız değiştirerek siyasal bir dengesizlik içinde
bocaladığı, genellikle gerici bir takım görüşlerin savunuculuğunu yaptı.
Atatürkün sağlığında “ Türk İnkılabına Bakışlar(1938)” adlı bir kitap yazmışken
Atatürkün ölümünden sonra devrin düşmanı bir yol tutu. 1961’ de İstanbul’ da
öldü.
ESERLERİ:
Yalnızız, Fatih Harbiye,
Şimşek, Bir Tereddütün Romanı, Sözde Kızlar, Mahşer.
dokuzuncu hariciye koğuşu - kayıtlar - peyami safa - roman özetleri
1.KİTABIN
KONUSU:
O zamanların ünlü bir
muharirinin başından geçen olayları
anlatmaktadır.
2.KİTABIN
ÖZETİ:
Macit isimli bir muhariri bir
gün kitap yazarken bir bayan arar.Bu bayan Macit’e kocasının onu aldattığını ve
o da aynı şekilde kocasını aldatmak istediğini söyler.Bu aldatma işini de
onunla icra etmek istediğini ifade eder.Macit ilk önce bunun bir oyun olduğunu
ve bu bayanın onunla dalga geçtiğini zanneder.Fakat kadının konuşmasıyla onun
ciddi olduğunu anlar ve kadının teklifini kabul eder.Kadın onu emin olduktan
sonra tekrar arayacağını söyleyip telefonu kapatır.Bu görüşmeden sonra Macit’in
içine kurt düşer.Bu ona hazırlanmış bir tuzak olduğu hakkında şüpheye düşer.Bir
sonraki gün o kadın tekrar arar ve Macit’e hemen gelmesini söyler.Macit hemen
bir taksiye atlar ve kadını evine gider.O akşam Macit Mualla’la birlikte olur.Sabah
olduğunda Mualla Macit’e hemen evden gitmesini ,içinde kötü bir his olduğunu
söyler.Bu olaydan bir iki dakika sonra Mualla’nın kocası yanında iki polisle
eve gelir.Macit’le karısını yatak odasında yakalar.Macit çok kötü bir durumda
olduğunu ve bütün hayatının bittiğini düşünür.Tam bu sırada Mualla’nın kocası
Macit’i odaya çağırır.Burada adam ona işlediği suçun cezasını okur ve bir
kurtuluşu olduğunu söyler.Bu kurtuluşun onun rızasını alırsa olabileceğini
söyler ve bir miktar para istediğini söyler.Bunun üzerine Macit çok sinirlenir
ama parayı verir, dolayısıyla bu işten yakasını kurtarır. Bu olaydan birkaç gün
sonra Mualla Macit’in parasını geri getirir.O günün akşamı kocasını öldürür.
Macit bu olayı gazeteden öğrenir,Mualla yargılanırken şöhretini kaybetme
pahasına mahkeme salonuna gider.Doğruyu söyleyerek Mualla’nın beş seneyle
kurtulmasını sağlar.Bu beş sene boyunca Mualla’nın iyi geçinmesi için
hapisaneye her ay para yollar.Macit,Mualla’ya hapisaneden çıktıktan sonra ona
evlenme teklif eder ve evlenirler.
3.KİTABIN
ANA FİKRİ:
Zararın
neresinden dönersek kardır.
4.KİTAPTAKİ
OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN
DEĞERLENDİRİLMESİ:
Macit zeki
ve başarılı fakat kendini çabuk kaptıran birisidir.Mualla,kendini kocasına köle
etmiş , ahlaksız bir kadındır.Mualla’nın kocası,tamamen ahlak kurallarından
yoksun birisidir
5.KİTAP
HAKKINDA ŞAHSÎ GÖRÜŞLER:
Kısa
olduğu için hemen bitebilecek bir kitap.Fakat edebi yönü çok iyi değil.
6.KİTABIN
YAZARI HAKKINDA BİLGİ:
Esat
Mahmut Karakurt, birbiri ardına yazdığı aşk ve macera konulu romanlarıyla,
yaşadığı dönemin en çok okunan yazarlarından biriydi. 1902 İstanbul doğumlu
yazarın, iyi bir eğitim aldığını görüyoruz. 1924 yılında Diş Hekimliği Okulunu,
1930 yılında ise Hukuk Fakültesini bitiren yazar, gazetecilik, öğretmenlik,
milletvekilliği ve senatörlük görevlerinde bulunduktan sonra, 1977 yılında bir
beyin kanaması sonucunda aramızdan ayrıldı.
aldatacağım - aldatmak - esat mahmut - kayıtlar - macit - roman özetleri
1.KİTABIN
KONUSU:
17.yy`da Türkler tarafından esir edilen astronomi,matematik ve tıptan
anlayan bir Venedikli bilim adamının başıdan geçeler.
2.KİTABIN
ÖZETİ:
Venedik’ten Napoli’ye doğru
seyretmektedirler. Türk gemileri yollarını keser. Üstelik onlar topu topu üç
gemiyken, Türk gemilerinin ardı arkası kesilmemektedir. Bu Venedik gemisindeki
kürekçi esirlerde Türk olduklarından kaptan onları kırbaçlayamaz. Kaptanın bu
korkusunun, Yazarın hayatını değiştireceğinden haberi yoktur.
Türk gemileri geldiklerinde diğer iki Venedik gemisi gemilerin arasından
sıyrılıp kaçar. Yazarın olduğu gemi ise kaçamaz ve Türk gemilerinin arasında
kalır. O öğrenmeye düşkün biridir. Kamarasına iner ve Floransa’dan aldığı
kitaplara göz gezdirmeye başlar. Türkler artık gemidedir yukarıdan seslerini
duymaktadır. Yukarıya çıktığında esir düşen adamların ne yapılacağına karar verilir.
Bu adamlardan çoğu kürekçi olur. Yazarın aklına ise astronomiden anladığı ve
doktor olduğunu söylemek gelir. Böylece daha iyi yerlere gidebilir. Türklere
bunu söylediğinde pek yüz bulamaz. Daha sonra İstanbul’daki sarayın zindanında
bulur kendini. Burada doktorluk yapmaya çalışır. İyileştirdiği hasta sayısı
çoktur ve bundan para da kazanmaktadır. Hal böyle olunca birgün Paşa tarafından
çağırılır. Paşa’ya ya astronomi, matematik, tıp ve mühendislikten anladığını
söyler. Paşa’nın özel bir durumu vardır. Paşa’nın hastalığı bildiğimiz nefes
darlığıdır. Paşa bazı karışımlar hazırlar fakat bunu önce kendi paşanın önünde
içer, sonra paşa zehirli olmadığı kanatına vardığında kendi içer. Adamı geri
zindanına gönderirler. Adam zindanda doktorluktan kazandığı parayla türkçe
dersi aldığı ve türkçeyi hemen öğrendiği görülnce Paşa şaşırır.
Günler, aylar geçtikten sonra Paşa’nın iyileştiğini duyunca sevinir.
Fakat Paşa tarafından çağırılmamaktan yakınır. Birgün Paşa kendisini çağırır
odaya girdiğinde gözlerine inanamaz kendisine tıpatıp benzeyen sakallı bir adam
vardır. Paşa buna Hoca diye hitap etmektedir. Paşa mevzuyu açar ve bir düğün
tertipleyeceğini ve bu düğünde Hoca’yla birlikte düğün için fişek yapacaklarını
söyler. Hoca’yla hergün çalışırlar plarnlar yapar ve denerler. Birgün Paşa
kendilerini izlemeye gelir. İkiside çok heyecanlıdır. Gösteriye iyi başlarlar
ve iyi bitirirler. Paşa bundan menun kalır ve düğünde iyi bir başarıyla
sonlanır. Hoca’yla yazar arasında ilginç rekabet vardır. Hoca üniversite okumamıştır
fakat bu işlerle ilgilenir, öğrenmeye çalışır. Paşa birgün yeniden yazarı
çağırır ve ona dinini değiştirirse azat edileceğini söyler. Dinini gelip
gitmelere zorlamalara karşın değiştirmez. En sonun da iki tane iri yarı adam
onu sarayın bahçesine götürür. Kafasını bir kütüğe koyarlar ve ona dini
değiştirip değiştirmeyeceğini, değiştirmesse öldüreleceğini söylerler. Adam
karar vereceği sırada ağaçların arasından kendinin koşup geçtiğini görür,
şaşırır...Adam ne olursa olsun dinini değiştirmemektedir. Onu idam edemezler ve
paşanın yanına götürürler. Paşa’nın yanında Hoca da vardır. Paşa artık Hoca’nın
yanında olacağını azat etme hakkını Hoca’ya verdiğini söyler. Artık Hoca’nın
kölesidir. Hoca’nın evnine giderler. Hoca’nın evi küçük ve havasızdır buraya geldiğinde
yazar kendini hiç iyi hissetmez. Fakat sonraları yavaş yavaş alışmaya başlar.
Hoca’nın amacı kölesinin bilgilerinden yararlanmaktır. Hoca sürekli kendinin
bir abi ve kölenin de bir kardeş gibi öğretilenlerini dinlemesini ister. Çok
şey bilen Hoca olmalıdır hep...Aralarında böyle garip bir rekabet süresince
çalışırlar. Ağırlıklı olarak batı bilimi ve astronomi konuşulur. Hoca Ay’la
Dünya arasında bir gezegen olduğunda ısrarcıdır. Günleri sürekli evde kölenin
yaptırdığı masanın üzerinde çalışmayla geçer. Aralarında bazen kölenin özgürlük
hırsı yüzünden, bazende Hoca’nın laflarının doğruluğu yüzünden tartışmalar ve
sürtüşmeler olur.
Astronomi alanında çalıştıklarında ve de bunları Paşa’ya anlattıklarında
Paşa bunu hoş karşılar. Paşa birgün Hoca’yı Padişah’ın huzuruna çıkarmaya karar
verir. Padişah daha çocuktur yaptıkları astronomi araştırmalarını bir çocuğun
anlayacağı şekilde düzenler ve ezberler. Gidecekleri gün geldiğinde yaptıkları
astronomik aletleri de sarayı beraberlerinde götürürler çocuk bunları
gördüğünde sanki bir oyuncağı gibi merakla dokunmaya başlar. Çocuk Hoca’nın
anlattıklarını dinledikten sonra çok sevdiği hayvanlarıyla özellikle aslanıyla
ilgili soru sormaya başlar. Hoca’da sırf çocuğu etkilemek için cevaplar verir,
aslında Hoca’nın hayvanlardan anladığı yoktur. Hoca’nın kafasında çocuğu
etkileyip bundan ilim hakkında çalışma yapmak için gelir sağlamak vardır.
Yazarla birlikte kafalarından değişik değişik hayvanlar türetip bunları
Padişah’a anlatırlar. Çocuk bunlardan çok etkilenir.
Çocuk artık büyümüş ve blue çağına girmiştir. Hoca çoğu zaman kendi
kendine odada çalışır. Ne olursa olsun hoca padişah’ı etkilemeyi başarmış ve
kendi istediği yerden dirlik almıştır.
Hoca yavaş yavaş bu öğretme duygusundan soyutlaşır. Karşısına alıp bir
konu anlattığı insanlar çok saf ve bilgisiz eski kafalı idir. Hoca kendi
kendine birgün “Niye benim ben” diye sorar, işte burada yazara fırsat doğar ve
Hoca’nın direncini kıracak sözler söyler. Hoca sinirlenip birşeyler yazmasını
ister, o ise geçmişiyle ilgili şeyler yazmaya başlar. Günlerce birşeyler yazar
Hoca okur okur ve bir sonuç alamaz. Geçen günlerde kendi günahlarını yazamaya
başlarlar. Yazar, yazar fakat Hoca yazdığında Hoca hemen sinirlenip kağıdı
yırtar. Günler böyle geçip gider bir süre...
Hoca birgün sübyan okulundan geldiğinde veba çıktığını söyler.Yazar
inanamaz buna. Ertesi gün çıkıp araştırır günlerce araştırır...Şehirde veba
vardır bu doğrudur. Hoca yazarın çok korktuğunu görünce sevinir. Hoca ölümün
Allah’ın takdiri olduğunu söyler ve yazılmışsa olacağı varsa olur der. Yazar
çok korkmaktadır. Hoca birgün sübyan okulundan geldiğinde yazara göbeğinde
çıkan bir çıbanı gösterir. Yazar çok korkar Hoca’da tedirgindir bu çıbandan
aslında fakat pek belli etmemeye çalışır. Yazara sorar bu veba mı diye yazar
cevap veremez. Hoca çok korktuğunu görünce keyiflenir ve “Hadi dokunsana der”
fakat dokunamaz çok korkar. Diğer günler kabus gibi geçer artık kaçmalıdır bu
evden kurtulmalıdır. Birgün bu isteğini gerçekleştirir. Hemen deniz kıyısına
gider birikmiş parasıyla bir sandal tutar ve Heybeliada’ya kaçar. Burada bir
balıkçının yanında çalışır karnını doyurur ve yaşamaya başlar. Birgün bağda
uzanmış yatarken birden Hoca’yı görür karşısında şok olur ama Hoca kızgın
değildir. Yaptığının, hasta bir adamı yatağında bırakıp kaçmanın büyük suç
olduğunu kendisinde veba değil ufak bir hastalık olduğunu söyler. Bunları
konuşacak vakitleri yoktur Padişah onlardan şehirdeki vebayı durdurmalarını
ister. Hemen çalışmaya başlamaları gerekemektedir. Hızla çalışmaya başlarlar
gidip camilerdeki tabut sayılarını sayarlar istatislikleri çıkarırlar, bunun
gibi birçok şey yaparlar. Birgün Padişah’a gidip insanları evlere sokmalarını
gerektiğini çarşıyı bir süreliğine kapatmaları gerektiğini yoksa baş
edemeyeceklerini söyler. Padişah buna olumlu bakar fakat yanındaki vezir ve
yardımcıları bunu istemezler ama Padişah’ın dediği olur. Yeniçeriler herkesi
evine sokar ilkleri daha sonra çok az kişiye izin kağıtları verip ticaretin az
da olsa işlemesini sağlar. Gün geçtikçe ölü sayısı azalır veba hemen hemen
bitmeye başlar. Hoca ve yazar artık Padişah’ın güvenini kazanmıştır. Hoca
ödülünü alır ve Müneccimbaşılığa getirilmekle kalmaz Padişah’la yıllardır
uğraştıkları yakın ilişkiyi kurar. Hoca artık her sabah saraya girip Padişah’ın
rüyalarını yorumlar gelecek hakkında konuşurlar. Yazar ise sürekli evdedir.
Padişah çok sık av seferleri yapar Hoca bu seferleri aptalca bulur. Seneler
böyle geçer...
Birgün Padişah Hoca’dan hep söz ettiği şu düşmanları dize getirecek
silahı yapmasını ister. Bu sırada Hoca saraya çok az gelip gitmeye başlar. Onun
yerine saraya artık Yazar gider.Padişah’la zaman zaman sohbet edip Hoca’yla çok
benzerliklerinin olduğu aslında Hoca’nın kendisi olduğu gibi garip ve kafa
karıştırıcı laflar söyler. Dört sene böyle geçer, sarayda eğlencelere katıla
katıla iyice şişmanlar. Hoca ise silahını yapmış Padişah’ın seferden dönmesini
bekler. Hoca’nın silahı çok büyük
canavar gibi birşeydir. Çalışması için beş, altı adam gerekir ama silahın içi
cehennem sıcağı olduğundan bunlar özel kişiler olmalıdır. Hoca günlerini silah
denemeleriyle geçirir kış gelmiştir Hoca bu adamlarla bağlantılarını
koparmamıştır. Yaz geldiğinde Padişah seferden dönmüş ve yeni bir sefere
hazırlanır silah için adamlar çağrılır çünkü Hoca silahında savaşta yer
almasını bekler. Beklediği gibide olur silahı savaşa çağırılır ve sefer
çıkılır.Seferde günlerde ilerlenir çoğu kişi bu büyük makinenin ordunun hızını
kestiği düşüncesinde kapılır.Hoca hristiyan köylerinden birine geldiğinde yaşlı
bir adamı tercüman eşliğinde günahlarını söylemeye zorlar. Yaşlı adam utanır
baskıdan sonra söyler.Söyler ama Hoca bunun yalan olduğu kanısındadır. Hocayı
tatmin etmez ileriki günler normal insanları kimi bulursa sorguya çeker.
Bazılarına doğru söylemesi konusunda işkence yapar, daha sonra geceleride
vicdan azabı duyar. Bu böyle günlerce sürüp gider ve artık seferin amacı olan
Kale’yi alacakları yere doğru yaklaşırlar. Hava sürekli yağmurludur ve bu koca
canavar çamura batar. Artık herkes bunun ordunun direncini kırdığı
düşüncesindedir. Askerlerin bile inancını kırar bu makine. Sultan zaten
öfkelidir çünkü Doppio Kalesi hala alınamamıştır. Sabah olduğunda Beyaz Kale
görünmüştür esrarengiz bir güzelliği vardır. Artık Beyaz Kale önlerindedir.
Silahı deneme vakti gelmiştir. Silaha adamlar yerleştirilir ve hedefe doğru
yönelinir fakat silah çamura saplanır daha ateş etmedende koca tekerleri
altında adamları ezilerek can verir. Yazar Padişah’a bakamaz bir ara bakar ve
Padişah’ın kafaların yanından geçip gittiğini görür...O akşam Hoca’yı
Padişah’ın çadırına çağırırılar uzun bir süre gelmez ve bu süreç içerisinde
yazar Hoca’yı çoktan öldürdüklerini ve biraz sonra cellatların da kendisinin
canını almak için geleceğini düşünür ama öyle olmaz. Saba karşı Hoca gelir ve yazar
eski hayatı hakkında birşeyler anlatmaya başlar kırkardeşinin kekeme olduğu,
elbiselerinin çok düğmeli olduğu evinin bir masasının üzerindeki sedef kakmalı
tepside şeftaliler ve kirazlar durduğunu masanın arkasında hasırdan örülmüş bir
sedir olduğunu, üzerinde pencerenin yeşil çerçevesiyle aynı renkte kuştüyü
yastıklar olduğu arkasına bir serçenin konduğunu, kuyu, zeytin ve kiraz
ağaçlarını, onların arkasındaki ceviz ağacında yüksekçe bir dalına uzun iplerle
bağlanmış bir salıncak belli belirsiz rüzgarda hafif hafif kıpırdandığı gibi...
Sonrasında yazar bu hikayelere kaldıkları yerden geç de olsa süreceğine
inandığını ve Hoca’nında aynı şeyi düşündüğünü, kendi hikayesine sevinçle
inandığını bilir. Elbiselerini telaşla kapılmadan ve konuşmadan değiştirirler.
Yazar ona yüzüğünü ve yıllarca ondan saklamayı becerdiği madalyonunu verir.
İçinde annesinin resmi ve nişanlısının kendi kendine beyazlaşan saçları vardır.
Sonra çadırdan çıkıp gider sessizce, ağır ağır kaybolur.
Aradan yıllar geçmiştir.Yazar Müneccimbaşının boynu vurulmadan ,
hayvanlara düşkün Padişah tahttan indirilmeden çok önce Gebze’ye kaçmıştır.
Yazar bundan şikayetçi değildir.Çok parası İtalya’daki gibi bir evi, karısı ve
dört çocuğu vardır artık yetmiş yaşındadır.
Padişah’la iki kere görüşmesinde laf O’ndan açılır. Padişah aslında her
şeyi biliyormuş.O takvimleri, kitapları bütün o kehanetleri O’nun yazdığını
bilir ve bunuda ona silah bataklığa saplandığında söyler. Bu konuşmalardan
yazarın kafası çok karışır. Her şeye rağmen yazar O’nu özler
Yazar bir gün evindeyken yaşlı bir adam gelir bu adamla sohbet ederler.
Adam da hayal ürünü şeyler yazdığını söyler. Bu hikayeleri birbirleriyle
paylaşırlar. Bu adam yazarda garip duygular uyandırır. Evinde yatıya kalır bu
adam gece boyunca birbirlerine yaşadıklarını anlatırlar ve bu anıları
paylaştıktan sonra yaşlı adam evden ayrılır.
Yaşlı adamın girmesinden sonra yazar bize bir köşeye attığı ve hiç
dokunmadığı O’nunla geçirdiği anıları anlatan kitabını bitirmeye karar verdiği
günü anlatır. İki hafta öncesine kadar başka hikayeler türetmeye çalışan yazar
İstanbul tarafından gelen bir atlı görür ve bunun kendi evine doğru geldiğini
fark eder. Atla gelen adam önce İtalyanca konuşur fakat sonra O’nun kadar
olmasa bile O’nun yanlışlarıyla Türkçe konuşur.Adını O’ndan öğrendiğini buraya
kendisini O’nun gönderdiğini söyler. O’nun İtalya’da kitaplar yazdığını zengin
olduğunu öncesinden bir kadınla evlenip geri eski nişanlısını bulup onunla
evlendiğini, yeni kitabının adının “Orada Tanıdığım Bir Türk” olduğunu söyler.
Yazar kendisininde O’nun la geçirdiği yılları anlatan bir kitap yazdığını
söyler atla gelen adam bunu okumak ister. Adam okumaya başlar.Yazar üç saat
bahçede oturup adamın kitabı bitirmesini bekler. Adam kitabın sonlarına
geldiğinde adamın yüzü allak bullak olur. Yazar adamın bir sayfaya dikkat
etmesini bekler kitabı bitirdiğinde sayfaları hızlıca karıştırır sonunda o
sayfayı bulur dışarı hızla göz gezdirir. Ne gördüğünü yazar tabi ki çok iyi
bilir:
Evin bir masasının üzerindeki sedef kakmalı tepside şeftaliler ve
kirazlar durduğunu masanın arkasında hasırdan örülmüş bir sedir olduğunu,
üzerinde pencerenin yeşil çerçevesiyle aynı renkte kuştüyü yastıklar olduğu
hemen yanında da yazarın oturduğunu, arkasına bir serçenin konduğunu, kuyu,
zeytin ve kiraz ağaçlarını, onların arkasındaki ceviz ağacında yüksekçe bir
dalına uzun iplerle bağlanmış bir salıncak belli belirsiz rüzgarda hafif hafif
kıpırdandığını görür.
3.KİTABIN
ANA FİKRİ:
İnsan sevdiği hele de hayatını
bağladığı birinden asla şüphelenmemeli, hatta ona git gide daha da bağlanmalı;
onu kaybetmemek için elinden geleni yapmalıdır.
4.KİTAPTAKİ
OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN
DEĞERLENDİRİLMESİ:
Venedikli;ülkesinde çok iyi eğitim almış,her bilim
alanında bilgisi ve kitapları olan,fakat kendini biraz beğenen bir
kişidir.Hoca;iyi bir eğitim almış ve parlak bir zekası olan,aynı zamanda hırslı
ve okumayı seven bir kişidir.Padişah;hayalperest,hayvanları ve avlanmayı çok
seven ve olayları çok iyi takip eden, insanların etkisinde kalan bir kişidir.Paşa;sinsi
ve hırslı,çevresindeki insanları kullanmayı seven bir kişidir.
5.KİTAP
HAKKINDA ŞAHSÎ GÖRÜŞLER:
Çok
sürükleyici bir kitaptı. Özellikle kitabın edebi yönü beni derinden etkiledi.
Olaylar arasındaki felsefik bağ beni bazen saatlerce düşündürdü.
6.KİTABIN
YAZARI HAKKINDA BİLGİ:
7
Haziran 1952’de doğdu. New York’ta geçirdiği üç yıldan sonra hep İstanbul’da
yaşadı. Liseyi Robert Kolej’de bitirdi. İstanbul Teknik Üniversitesinde üç yıl
mimarlık okudu. 1976’da İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü’nü bitirdi.
1974’ten başlayarak düzenli bir şekilde yazı yazmayı kendine iş edindi.
Kitapları belli başlı Batı dillerinde çevrildi. Romanları onüç dile çevrilen
Orhan PAMUK’un kitapları Brezilya’dan Avustralya’ya, Norveç’ten İtalya’ya pek çok ülkede yayımlanmaya devam
ediyor.
beyaz kale - kayıtlar - orhan pamuk - roman özetleri
1.KİTABIN
KONUSU:
Kitapta
Nevin adlı bir kadının mutluluğu,huzuru arayış çabası anlatılmaktadır.
2.KİTABIN
ÖZETİ:
Nevin herkes tarafından
çok sevilen birisidir. Herkesin derdini dinleyen, sohbet eden ve onları
anlamaya çalışan bir insandır. Babası eski konsolostur. Bu yüzden hayatı biraz
bolluk ve rahatlık içinde geçmiştir. Her mekanda olduğu gibi burada da kötü
insanlar vardır. Ve bunlar Nevin’i çekememektedirler. Kamarot İrfan da
bunlardan birisidir. Kendini çok iyi tanıtmış olmasına rağmen kıvılcım bekleyen
insanlar için İrfan’ın sözleri yeterli olmuştur. Onun babası tarafından
şımartılmış bir kız olduğunu onunla bununla kahvede sürttüğünü aralarında konuşmaya başlamışlardır. Kocası
Özdemir ise onu pek de o kadar sevmemiştir. Ona lüzumlu bir eşya muamelesi
göstermiş, nasıl traş sabunu bulamayınca tedirgin oluyorsa, eşi yokken de öyle
tedirgin olmuştur. Nevin de kocası Özdemir’den bu derece bir muamele gördüğü
için balıkçı Cemal’le dolaşmaya başlar. Gittiği her yerde ihtiyacı olan huzuru
aramaktadır. Gördüğü herhangi bir biletçiye bile anında içi ısınmakta, sanki ilacı
ondaymışcasına ondan birşeyler alacağına inanmaktadır. Bir defasında Cemal’le
görüştüğünde boşanma meselesini konuşur. Nevin kocasından boşanıp tekrar
İstanbul’ a dönecektir. Daha sonra boşanma işleri için Ankara’ya gider. Fakat
Nevin’in içi çok daralmıştır. Artık Nevin’in sıkıntıları bir ara öyle bir dereceye gelir ki
midesindeki ağrıdan duramaz olur.
Fakat Nevin bu durumdan
iyice bunalmıştır. Eve dönmesine imkan yoktur. “Konsolosun kızı” ile “Balıkçı
Cemal’in arkadaşı” arasında mekik dokumak için sinirleri artık müsait değildir.
Böyle bir yaşayışın zevksizliğini,
hastalığını hiç sevmemiştir. Başka yerlerde başka hayatlara yelken
açacaktır. Babasına bir mektup yazar ve istasyondan bir trene atlayarak huzura
doğru yolculuğa çıkar.
3.KİTABIN
ANA FİKRİ:
İnsan hiç kimseye, hiç
bir söze önem vermeden hakkında söylenenlere kafa tutarak dolaşmamalıdır. Bu
ukalâlık ve kendini beğenmişliğin bir göstergesidir.
4.KİTAPTAKİ
OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN
DEĞERLENDİRİLMESİ:
Nevin
hayatı çalkantılarla dolu, çok acı çeken fakat her zaman içinde huzura kavuşma
ümidi olan birisidir. Nevin’in kocası Özdemir, karısını bir eşten çok bir eşya
olarak gören bir kişidir. Balıkçı Cemal saf, kalbi temiz ,Nevin’in ilk başlarda
kendisinde saadeti aradığı insandır.
5.KİTAP
HAKKINDA ŞAHSÎ GÖRÜŞLER:
Kitap
Nevin’in huzuru bulmadaki geçtiği yolları çok güzel bir şekilde tasvir ediyor.
Nevin ‘in çektiği ızdırap ancak bu kadar akıcı anlatılabilirdi.
6.KİTABIN
YAZARI HAKKINDA BİLGİ:
Doğum/Ölüm:23 Kasım 1906-11 Mayıs 1954 Doğum Yeri: Adapazarı
İlkokulu Adapazarı’nda okudu, onuncu sınıfa kadar İstanbul Erkek Lisesi’ndeki orta öğrenimini Bursa’da tamamladı (1928). İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne yazıldıysa da çok geçmeden İsviçre’ye ekonomi öğrenmeye gitti (1931). Lozan’da iki hafta durabildi, Fransa’ya geçerek Grenoble kentinde başladı üniversiteye, 1935’te öğrenimini bırakıp yurda döndü. Kısa bir süre bir azınlık okulunda Türkçe öğretmenliği, zahire ticareti ve bir ay kadar da (Mayıs 1942) Haber gazetesinde adliye muhabirliği işlerinde çalıştı. Babasının geliriyle geçindi, Burgaz Adası’ndaki köşklerinde annesiyle birlikte yaşadı. Bu köşk 1964 Mayıs’ından beri Sait Faik Müzesi’dir.
İstanbul’da lise sıralarında şiirler kaleme alan (1925-1928) Sait Faik, ilk hikayelerini (İpekli Mendil, Zemberek, vb.) Bursa’da yine lise öğrencisi iken yazmıştı (1925), basılan ilk yazısı Uçurtmalar İstanbul’da Milliyet gazetesinde çıktı (9 Aralık 1929), şöhretini sağlayan ilk hikayeleri Varlık dergisinde yayımlandı(15Nisan1934...)
Hikayelerinde konu ve olaydan çok, şiire ve etkiye en uygun zaman parçaları üzerinde durmasını seven, bu dramatik anları incelemekte büyük başarı gösteren Sait Faik, bir İstanbul hikayecisi idi. Kaderlerine eğildiği, düşüren, düşürülmüş insanlarda çok kere kendi sıkıntı ve avareliklerinin dramını yaşadı. Çalışkan, işinde gücünde insanlar gördükçe, şehirden, kalabalıklardan sevinç duydu; kötülüklerle karşılaştıkça kırlara, kıyılara, sakin tenha adalara (Burgaz, Hayırsız Adalar), balıkçılara sığındı. Ada ve deniz hikayelerinde kahraman sayısı az ve belli, şehir hikayelerinde ise dikkatini dağıtacak kadar bol ve çeşitlidir. Sait Faik, yığınlar içindeki gizli dramları bulup çıkardığı gibi tabiat senfonisini de derinlere işleyen bir ustalıkla yaşatmasını bildi. İnsanları, kırları, denizi, tabiat köşeleri ve hayvanlarıyla, yaşamayı bölünmez bir bütün olarak gördü. Kalemini güzelliklerin hakkını aramak, vermek, göstermek uğrunda kullandı.
Yirmi yıllık sanat hayatında bize Medar-ı Maişet Motoru (1944; 2.b. Birtakım İnsanlar adıyla, 1952) ve Kayıp Aranıyor (1953) adlarında iki roman, Şimdi Sevişme Vakti (1953) adlı bir de şiir kitabı bırakmış olan Sait Faik’in hikayeleri, şu on üç kitapta toplandı: Semaver (1936), Sarnıç (1939), Şahmerdan (1940), Lüzumsuz Adam (1948), Mahalle Kavgası (1950), Havada Bulut (1951), Kumpanya (1951), Havuz Başı (1952), Son Kuşlar (1952), Alemdağ’da Var Bir Yılan (1954), Az Şekerli (1954), Tüneldeki Çocuk (1955), Mahkeme Kapısı (1956),
Son kitabında mahkeme röportajları toplanmışsa da taşıdıkları hava bakımından bunlara da hikaye diyebiliriz, sondan önceki iki kitabında da röportajlarına rastlanır.
Sait Faik’in evvelce 16 kitap tutmuş hikaye, röportaj ve şiirlerinin Muzaffer Uyguner’ce derlenen son toplu basımı Bilgi Yayınları’ndadır: 1. cilt Semaver/Sarnıç (1970), 2. cilt Şahmerdan/Lüzumsuz Adam (1970), 3. cilt Medar-ı Maişet Motoru (1970), 4. cilt Mahalle Kavgası/Havada Bulut (1970), 5. cilt Kumpanya/Kayıp Aranıyor (1970), 6. cilt Havuz Başı/Son Kuşlar (1970), 7. cilt Alemdağda Var Bir Yılan/Az Şekerli (1970), 8. cilt Tüneldeki Çocuk/Mahkeme Kapısı (1970), 9. cilt Balıkçının Ölümü-Yaşasın Edebiyat (1977, yazılar), 10. cilt Açık Hava Oteli (1980, konuşmalar, mektuplar), 11. cilt Müthiş Bir Tren (1981, öykü), 12. cilt Yaşamak Hırsı (1982, G. Simenon’dan çeviri roman), 13. cilt Şimdi Sevişme Vakti (1986, şiirler), 14. cilt Sevgiliye Mektup (1987, hikayeler, yazılar, mektuplar, konuşmalar), 15. cilt Bitmemiş Senfoni ve Sait Faik Kaynakçası (1989).
1953 Mayıs’ında ABD’deki milletlerarası Mark Twain Derneği, modern edebiyata hizmetlerinden dolayı Sait Faik’i şeref üyeliğine seçmişti.
Yazar üzerine yazılmış 18 kitabın tam listesi Perihan Ergun’un derlediği Sait Faik 90 Yaşında (1996) adlı kitaptadır.
kayıp aranıyor - kayıtlar - roman özetleri - Sait Faik Abasıyanık
1.KİTABIN
KONUSU:
Kitapta
Kenan adlı kişinin karısının çantasında bir anahtar bulmasıyla başlayan olaylar
ve sonunda bütün şüphelerinin boş bir kuruntu olduğu anlatılmaktadır.
2.KİTABIN
ÖZETİ:
Kenan bir gün anahtarını
kaybeder ve gururlu bir insan olduğundan bunu kimseye söyleyemez. Habersizce
karısının çantasından anahtarı alıp aynısını yaptırır. Daha sonra evin
kapısında denediğinde kapı açılmaz. Olaylar böyle başlar. Kenan hem karısı
Perihan’a sormaya çekinir hem de kendi kendine devamlı şüpheler üreterek olayı
git gide büyütür. Kenan’ın içerisinde bulunduğu bu durum bir hastalıktır. Artık
çevresindeki bütün erkeklerden şüphelenmekte, belki de bu anahtar onlardan
birinin evini açıyor diye kendini yiyip bitirmektedir. Hatta bu durum karısını
takip ettirmeye kadar varır. Bir gün karısının sürekli gittiği bir arkadaşının
oturduğu apartmana karısının eski kocası Vecdi’nin taşınmış olduğunu öğrenir.
Artık aklında tereddüt kalmamıştır. Oraya gidip anahtarı Vecdi’nin evinde
deneyecektir.
Apartmana
gelir ve merdivenlerden yukarıya doğru çıkmaya başlar. Fakat hastalığın verdiği
rahatsızlıkla olduğu yere yığılır. Daha sonra kliniğe kaldırılır ve tedavi
görür. Kenan’ın teyze oğlu Rüstem Perihan’a herşeyi anlatır. Perihan kocasının
böyle düşünmesine çok üzülür. Bütün olan bitenlere bu yeni hayatlarının neden
olduğunun farkındadır. Eski yaşamları daha sade, daha güzeldir. Kenan
iyileşince anahtarın nereye ait olduğunu sorar. Perihan onu eskiden yaşadıkları
sessiz, sakin bir yer olan Osmonti’deki evlerine götürür. Kenan çok şaşırır.
Perihan gittiği her yerden bir hatıra almayı adet haline getirdiği ve bu evi de
çok sevdiği için oranın anahtarını gizlice saklamıştır. Kenan bunu öğrenince
çok utanır. Daha sonra Perihan ve Kenan bu eve taşınırlar. Perihan ayrıca
hamiledir ve ikisi mutlu bir şekilde sosyeteden, kumarlı içkili ev
partilerinden uzak hayatlarına devam ederler.
3.KİTABIN
ANA FİKRİ:
İnsan sevdiği hele de hayatını
bağladığı birinden asla şüphelenmemeli, hatta ona git gide daha da bağlanmalı;
onu kaybetmemek için elinden geleni yapmalıdır.
4.KİTAPTAKİ
OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Kenan
gururlu, kişiliğinden taviz vermek istemeyen birisidir. Perihan, Kenan’ın
karısı, nazik ve hoşgörülü ayrıca alımlı bir kadındır. Vecdi, Perihan’ın eski
kocası, gece hayatını ve kadınları çok seven birisidir.
5.KİTAP
HAKKINDA ŞAHSÎ GÖRÜŞLER:
Perihan
adlı şahsın eşine göstermiş olduğu hoşgörü, sevgi ve destek gerçekten örnek
alınması gereken bir tavırdır. Kenan’ın sergilemiş olduğu davranışlar da aksine
kötüdür.
6.KİTABIN
YAZARI HAKKINDA BİLGİ:
1888 yılında Beylerbeyi’ nde
doğan Refik Halid, “Galatasaray Sultanisi” ve “Mekteb-i Hukuk” da okumuştur.
Meşrutiyet sırasında gazeteciliğe başlamıştır. “Fecri-Âti” edebiyat
topluluğunun kurucularından olmuştur. “ Kirpi “ adıyla taşlamaları ve siyasal
yazıları sonucu İttihat ve Terakki hükümetince Anadolu’nun çeşitli illerinde 5
yıl sürgüne gönderilmiş, ancak 1.Dünya
Savaşı’nın son yılı İstanbul’a dönebilmiştir. Dönüşünde Robert
Koleji’nde öğretmenlik, Sabah Gazetesi baş yazarlığı, ilk kez Posta-Telgraf
Genel Müdürlüğü yapan Refik Halid, bu ara tanınmış “Aydede” mizah dergisini de
çıkarmıştır. 1938 ‘ de yurda dönen Refik Halid, çeşitli dergi ve gazetelerdeki
günlük yazıları ve yirmi kadar romanı ile yaşamını sürdürmüştür.
18.7.1965
tarihinde İstanbul’ da ölen yazar; tekniği, dilinin güzelliği, taşlamalarının
inceliği ve tasvirlerinin kuvveti ile ün yapmış, Modern Türk Edebiyatı’ nın
temel taşlarından biri olmuştur.
anahtar - kayıtlar - refik halit - roman özetleri
KİTABIN KONUSU:
‘Hepsinden
Acı’ içinde kısa hikayelerin oldugu bir kitaptır. Genelde bu hikayelerin konusu
insanların başından geçen acılı ,dramatik olaylardır.
KİTABIN ÖZETİ:
Hepsinden Acı:Galip Ferruh heyecan
dolu, zeki,genç bir adamdır.Kötü bir ahyat kadınıne aşık olur ve onunla
yaşamaya başlar.Hayat hiçde Ferruh’un umduğu gibi gitmez.Hikaye ferruh’un
kadını öldürmesiyle sonuçlanır.
Dilhoş Dadı:Yazar küçük bir çocuk iken
Dilhoş adında zenci bir dadısı vardır.Dilhoş dadı onu her türlü olumsuzluklara
karşı ve anne babasını cezalarına karşı korur.Dilhoş dadı ile yazar arasında
mükemmel bir sevgi bağı vardır.Fakat bir gün dadıb hastalanır ve evden
uzaklaşmak zorunda kalır.Bu olay onu üzüntüye sokacaktır.
Mayıs Pazarı:Katina istanbul’da yaşayan
zengin bir Rum kadınıdır kocasının ölümü onun hayatında fazla bir değişime
sebep olmayacaktır.Hayatını mutlu bir şekilde sürdürmeye devam edecektir.
Acı Sadaka:Zehra çok güzel ve genç bir
kızdır .Babası ölmüş, annesi ve dayısıyla beraber yaşamaktadır.Bekir adında
genç bir delikenkıya aşıktır ve evlenecektir.Bekir askere gider.Bu arada Zehra
çiçek hastalığına yakalanır ve kör olur.Annesinin ölümü kaderin Zehraya vurduğu
başka bir darbedir.Dayısı Zehrayı bir dilenci olarak çalıştırmaya zorlar.Bekir
askerden döndüğünde eski Zehrayı bulamayacaktır.
Üç Mektup:Baskılı yönetimin gizli polis
baskıları bir gencin ruhu üzerinde iç yıkımları doğurur.Olaylar onu deliliğe
hatta ölüme kadar götürür.
Tatlı Rüya:Adnana bir şairdir ve son
yazdığı kitaptan gelir beklemektedir.Busayede arkadaşlarına verdiği sözü yerine
getirecek ve karısına çok almak istediği hediyeyi alabilecektir.Fakat satışlar
umduğu gibi gitmemiştir ve çok az kitap satmıştır.Artık sadece mutluluğun
parayla olabileceğine inanmaya başlamıştır.
KİTABIN ANA FİKRİ:
Hayatta yapılan bazı hatalar kişinin
sonunu hazırlayabilir.
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
Galip Ferruh: Yaşam dolu,genç, zengin
bir delikanlıdır. Fakat yanlış bir kadına aşık olması onun sonu olmuştur.
Dilhoş Dadı: Sahibine bağlı fakat
gizemli birisidir. Büyü yaptıgı düşünülür. Fakat hastalıga yakalanıp evden
ayrılmak zorunda kalması onun değişik duygular içine sokacaktır.
Katina: Şişman, sevimli bir kadındır.
Kocasının ölümünden sonra değişik duygular içerisine girmiş fakat hayattan
kopmamıştır.
Zehra: genç, güzel bir kızdır. Fakat kaderin
sürüklediği yolda kaybolup gitmiştir.
Bekir: Genç, gözü yükseklerde olmayan
bir delikanlıdır. Zehra’ yı o kör haliyle bile kabul etmeye hazırdır.
Adnan: Şairdir ve gelecekten umutlu
biridir.
KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER
Kitap akıcı
bir uslupla yazılmıştır. İçindeki olaylar insanı hayatın ta içine ve
gerçeklerine sürüklemekte ve ders vermektedir.Yazar kahramanlarının psikolojik
hallerini çok iyi tahlil etmiştir.
YAZAR HAKKINDA BİLGİ:
1867’ de İstanbul’ da doğdu. Mahalle
mektebinden sonra Fatih Rüştiyesine gitti. Tüccar olan babasının işlerinin
bozulması üzerine, 1879’ da İzmir’e yerleştiler. Halit Ziya orada bir süre
rüştiyeye, sonra da Fransızca öğrenmesi için rahipler okuluna gönderildi.
Fransızcadan ilk çevirilerini bu yıllarda yaptı. 1884’de Nevruz dergisini,
1886’da da Hizmet gazetesini çıkarttı. İlk romanlarını burada yayımladı. Okulu
bitirdikten sonra bir yandan İzmir Rüştiyesinde fransızca öğretmenliği
yaparken, bir yandan da Osmanlı Bankası’nda memurluk yaptı. 1893’de Reji
İdaresinde baş katiplik göreviyle İstanbul’a geldi. Hüseyin Siret, Mehmet Rauf,
Rıza Tevfik, Hüseyin Cavit, Ahmet Rasim gibi yazarlarla dostluk kurdu ve
1896’da Edebiyat-I Cedide topluluğuna katılarak Servet-I Funun dergisinde
kendine geniş ün saglayan romanlarını yayımladı. 1901-1908 arasında yazarlıgı
bıraktıysa da ikinci meşrutiyet döneminde yeniden başladı.Son yıllarını
Yeşilköy’deki evinde anıların yazarak geçirdi.Batılı manadaki Türk Romanını
öncüsü sayılmıştır 22.Mart.1945’de İstanbulda öldü.
ferruh - halit ziya - hepsinden acı - kayıtlar - roman özetleri - zehra
KİTABIN KONUSU:
Kitap iki
hikayeden oluşmaktadır. Birincisi ‘Bedia’ ikincisi ise ‘Güzel Eleni’
ismindedir. Birinci hikayede Bedia adlı güzel bir Osmanlı kızının yaşadığı
aşklardan ve bir sevgilisinden aldığı intikamdan bahsedilir. İkinci kitap ise
Eleni adlı güzel bir Ermeni kızının yoksulluktan zengin bir şarkıcı olana kadar
başından geçenleri anlatır.
KİTABIN ÖZETİ:
Bedia
annesiyle yaşıyan güzel,cilveli ve erkekleri parmağında oynatabilen bir Osmanlı
kızıdır. Çapkınlığı ise dillere destandır. Kaç sevgili değiştirdiğinin haddi hesabı
yoktur. Bedia kibar bir aile mensubudur. Pederi zengin ve eğlenceye düşkündü.
Konaklarında hemen her gece eğlenceler düzenlenir, içkiler içilir, gülüp
eğlenilirdi. Bütün bunların Bedia’nın kişiliğinin oluşmasındaki etkisi tabiki
tartışılamaz.
Bedia’nın
ilk aşkı kendisine hayran olan mahalleden bir gençti.Bedia türlü numaralarla
genci iki sene içinde beş parasız bırakarak terketti. İşte Bedia’nın maceraları
böyle başlamıştı daha bir çoklarıyla gönül eğlendirdi. Fakat Bedia’nın o kadar
fazla erkekle beraber olmasına rağmen bir kişi devamlı aklında kalmıştır.
Kitabımızdaki esas olayda zaten budur.
Bedia
gençle Çamlıca yolunda göz göze gelmişti. Gencin adı Nazım’dı. Yakışıklı yağız
bir Osmanlı delikanlısıydı. Cesaretini toplayıp Kağıthane’yi birbirine katan
onun yüzünden silahların çekildiği kızla, Bedia ile konuştu. Bedia’nın da ona
kanı kaynamıştı. Bedia ile Nazım’ın birlikteliği böyle başladı. Nazım Bedia’yı
çok seviyordu. Kimi zaman günlerce Bedia’nın yaşadığı konağa kapanıyorlar gönül
eğlediriyorlardı. Bu sefer Bedia da kaptırmıştı gönlünü. Yalnız Nazım bundan
annesine bahsedemiyordu. Çünkü Bedia adı çıkmış bir kızdı.
Annesi
bir gün oğlunu çağırarak artık Nazım’ın evlenmesi gerektiğini, ölmeden gelinini
görmek istediğini söyledi. Nazım ne yapacaktı. Keşke Bedia namuslu bir kız
olsaydı, diye düşündü. Annesinin onu kesinlikle kabul etmeyeceğini biliyordu.
Annesine çok bağlı olduğundan onu üzmek de istemiyordu. Kısa bir süre sonra
annesi ölünce Nazım annesinin son isteğini yerine getirmek zorunda olduğunu düşündü.
Bir süre Bedia ile görüşmedi ve içine kapandı. Ne sonunda Bedia’ya konuyu
açarak ayrılmaları gerektiğini söyledi. Bedia çok üzlümüştü ve içinde bir kin
belirdi. Nazım daha sonra namuslu bir kızla evlendi, düğününde ise Bedia’yı
ağlarken görmüştü. Uzun süre Bedia’yı sevgi ve acıma duygusuyla kafasından
atamadı. Bir gün Bedia ile sokakta karşılaştı ve Bedia onu çok özlediğini
sadece biraz konuşmak istediğini söyledi. İşte Bedia yine Nazım’ın kanına
giriyordu. Nazım kabul etti konuştular. Bedia Nazım’ın aklına girip onu konağa
götürdü. İki gece beraber kaldılar Bedia Nazımı karısından boşanmaya ve
kendiyle evlenmeye ikna etti. Osmanlı adetlerine göre koca karısına boş bir
kağıt gönderirse bu onu boşadığı anlamına geliyordu. Nazım da karısına boş bir kağıt
gönderdi. İki gün sonra Nazım evine
döndü. Bir süre sonra Bedia’nın hizmetçisi gence bir tezkere getirdi.nazım hiç
şüphelenmeden açtı. “Bey, bir kadını aldatmanın zararlı bir sonuç doğuracağını
hesap etmediniz mi? Bir fahişe için karısını boşayan erkekten ne fedakarlık
beklenebilir? Adiyö; beyim ben seveceğim erkeği buldum”. Bedia Nazımdan
intikamını almıştı ve kim bilir kiminle gönül eğlendiriyordu.
KİTABIN ANAFİKRİ:
Bir kadını aldatmak çok kötü sonuçlar
doğurabilir.
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
·
BEDİA: Güzel, erkekleri parmağında oynatabilen,
eğlenceye düşkün, kinci bir Osmalı kadınıdır.
·
NAZIM: Yakışıklı, annesine düşkün, temiz kalpli bir
Osmanlı delikanlısıdır.
·
BEDİA’NIN BABASI: Zengin, eğlenceye düşkün biridir.
·
BEDİA’NIN ANNESİ: Kızının bir dediğini iki etmeyen
biridir.
·
NAZIM’IN ANNESİ: Geleneklerine bağlı oğlunun üstüne
titreyen bir kadındır.
KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Kitap
eski Osmanlı yaşamından güzel bir kesit veren zevkle okunabilecek bir eserdir.
Tavsiye ederim.
YAZAR HAKKINDA KISA BİLGİ:
1865’ te
İstanbul’da doğdu. Mahalle mekteplerinde başladığı eğitimini Darüşşafaka’da
tamamladı. Bir süre gazetecilik ve öğretmenlik yaptı. Bir çok dergide makale,
fıkra, gezi mektubu, anı türünde yazıları yayımlandı. 1927’de İstanbul
milletvekili oldu ve görevini ölümüne dek sürdürdü. Servet- i Fünun döneminde
yaşamış olmasına rağmen bu hareketin dışında kaldı. 21 Eylül 1932’de
İstanbul’da öldü. İlk Sevgili (1891), Afife (1894), Güzel Eleni (1893), Meyl-i
Dil (1897) gibi otuza yakın roman ve öyküsü ve bir çok fıkra, makale, çeşitli
türlerde yazıları vardır.
ahmet rasim - bedia - iki güzel günahkar - kayıtlar - nazım - roman özetleri
1.KİTABIN KONUSU : İstanbul’un işgali ve İstanbul
halkının işgale karşı gösterdiği tepkiler
2.KİTABIN ÖZETİ : Birinci Dünya Savaşı henüz sona
ermiştir.Osmanlı İmparatorluğu da bu felaketten payını almış ve ülkenin heryeri
kargaşa içindedir. 1921’lerin İstanbul’u, İngilizler şehri işgal etmiş ve saray
buna sessiz kalmıştır. İstanbul, Anadolu’ dan kopuk ayrı bir dünya gibidir,
tıpkı Sodom ve Gomore gibi.Tanrının lanetlediği şehirlerden ikisidir. İstanbul
kızları İngiliz subaylarıyla beraber olmaktan gayet mutludurlar. Leyla’da
bunlardan biridir.Bu nazik kızlarımız Kuvayi Milliyetçileri yabani dağ insanı
olarak görmekte,hatta tiksinmektedirler.Leyla’ ya aşık olan Necdet ise
bağımsızlıktan umudunu kesmiş, olaylara sadece seyirci kalmıştır.Sevdiği kızın
işgalci subaylarla olan yakınlığını görür fakat görmezden gelir,hatta o da bu
subayların çevresinde oluşan yüksek sosyeteye katılır.Oysa Necdet’in arkadaşı
Cemil bir şeyler yapmak gerektiğini düşünür ve Kuvayi Milliyecilere katılır ve
sonunda şehit olur.Fakat o değeri bilinmez insanlardandır, vatan o ve onun
gibilerinin kanlarıyla hayat bulmuştur.Vatanın ayakları aslında bağımsızlık
savaşında ayaklarını yitiren gazilerimizindir.Onlar her bir uzuvunu kaybederken
vatan yeniden el ayak sahibi olmuştur.
İstanbul’un bu şaşalı
hayatı çok kısa sürer.Ezilmiş Anadolu insanının özlediği gün gelir.Bir gece
Kuvayi Milliyeciler karanlığın içine akın eden ışık hizmeleri gibi akın ederler
şehre.
Leyla,o eski
hayatlarının mahvettiği için bu büyük savaşçıları nefretle karşılar.Necdet ise
artık bu İngilizler tarafından kullanılmış vatanperverlik duygusundan yoksun
kızdan soğumuştur.
Leyla dudaklarını
Necdet’in dudaklarına uzatır.Necdet onu kucaklar ve bir köşeye bırakır.
Dudaklarında bir kimyevi maddenin “rujun” yavan tadıyla bağımsız İstanbul’a
katılır.
3.KİTABIN ANA FİKRİ: İnsanlar zorda
kaldıkları an her türlü şekle bürünebilir , hatta en samimi olduğu kişilere
bile kazık atabilir.
4.KİTAPTA OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN
DEĞERLENDİRİLMESİ: İnsanlar zorda kaldıkları an her türlü şekle bürünebilir ,
hatta en samimi olduğu kişilere bile kazık atabilir.
Necdet: Kendine güveni
olmayan birisi ve küçük kırılganlıkları ve vazgeçemediği rahatlığı onu yurt
savunması gibi bir şereften yoksun bırakıyor.
Leyla: Bakımlı ,ince
yapılı ,dikkati çeken güzel bir İstanbul kızıdır. Fakat ailesi gibi vatan
duygularından yoksun, sosyeteyi seven, hovarda bir kızdır. Hayatı yalancı bir
cennetten farksız yaşamak isteyen bir kişi.
Cemil: Vatansever biri, vatanının köle oluşuna katlanamayacak
derecede onurlu, güçlü, iri yapılı bir Türktür.
5.KİTAP
HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER: Her milletin içinde fedekar insanlar
olabileceği gibi menfaat insanlarıda
bulunmaktadır. Bağımsızlık bu fedakar insanlar sayesinde devam etmektedir.
Kötülüğün kaynağı olan hep menfaat grubudur.
6.KİTABIN
YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ: 27 Mart 1889’da Kahire’de doğdu. 1913’te ilk hikaye kitabını çıkardı: Vedat
Nedim Tör, Burhan Asaf Belge, İsmail Hüsrev Tökin ve Şevket Süreyya Aydemir’le
birlikte “Kadro” dergisini çıkardı. 13 Aralık 1974’te Ankara’da öldü.
ESERLERİ: Rahmet(1923), Milli Savaş Hikayeleri(1947), Kiralık Konak(1922), Nur
Baba, Sodom ve Gomore(1928), Hüküm Gecesi, Yaban(1932), Ankara, Bir Sürgün,
Erenlerin Bağından(1922), Okun Ucunda, Zoraki Diplomat(1955), Anamın Kitabı,
Vatan Yolunda, Politikada 45 yıl(1968), Nirvana(1909), Veda, Sağnak(1929) ve
Mağara(1934).a
gomore - kayıtlar - roman özetleri - sodom - yakup kadri
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Recent Comments