1.KİTABIN KONUSU :
Kitap,
insanoğlunun yüzyıllardır mutluluk, serüven, kaçış özlemlerinin bir simgesi
olan ada kavramını, bu kavramın İngiliz yazınında nasıl irdelendiğini
örneklerle göstererek "Ütopya", "Yeni Atlantis",
"Gulliver'in Seyahatleri", "Robinson Crusoe" gibi
klasiklerin yanında başka birçok yapıtı da bu bağlamda incelemektedir.
2.KİTABIN ÖZETİ :
Utopyada Ada : “Ada”nın “dünya“dan daha iyi bir
yer, daha mutlu bir yaşama ortamı olarak düşünülmesi ile utopya ortaya çıkar.
Utopya , Thomas More’ un bu türe adını veren ünlü yapıtında olduğu gibi, başka
ilkelerle işleyen daha iyi daha güzel bir toplum ülküsünün dile gelişidir.
Utopya yazarının amacı, uzak bir adanın duygusal renkliliği ya da eşine
rastlanmadık tehlikelerini anlatmak değil, sunacağı bir toplum düzeniyle hem
kendi toplumunun işleyişindeki aksaklıklara çözüm yolu önermektir.
-İlk
Çağda Özlenen Ada : Utopyacının örnek toplum ülküsünde bildiğimiz tarihsel
zamanın akışı ötesinde bir süreklilik kalıcılık verecektir. Bütün bu özellikler
“ada”yı derli toplu bir düzenin, güvenliğin, mutluluğun ancak kafalarda birer
özlem olarak sürdürdüğü büyük “dünya” nın karşıtı kılar.
-Orta
Çağda Özlenen Ada : İlk Çağın özlediği mutluluk adası, gerçek dünya ile
karşıtlığı yönünden bir öte dünya öğretisiyle kolayca bağdaştırılabildiği için,
orta çağda Hrıstiyanlığın cennet ülküsü ile birleşir. Halk batıdaki cennet ada
inancını günlük yaşamın gerçekleri çevresine sokmaktan hoşlanır. Bu halkın bu
dünyanın nimetleri ile dolup taşan bir cennet düşünmesine yol açar. Ondördüncü
yüzyıl başlarından kalma ingiliz halk şiiri “The Land Of Cokaygne” bu düşünce
eğlimini yansıtır. İspanya’ nın batı açıklarında bir ülkedir Cokaygne. Cenneten
güzeldir Cokaygne. Nedir ki cennet dedikleri, çimenlikten, çiçeklerden, yeşil
dallardan başka? Ne bir salon ,ne oda, ne oturacak bir iskemle vardır orda.
Susuzluğunu dindirmek için, sudan başka içki yoktur. Oysa Cokaygne’ nin
ırmaklarından yağ, bal, süt, şarap akar. Her yiyeceğin en iyisi oradadır. Kiliselerin
kuleleri, pastadan yapılmıştır. Nar gibi kızarmış kazlar, tıpkı Brugel’in Ünlü
“Schlaraffenland” tablosundaki gibi, “ Ye beni!” diyerek, gökten insanın ağzına
süzülüverir.
-
Yeniçağda Özlenen Ada : Cokaygne ile Utopia arasında aşağı tukarı ikiyüz
yıl vardır. Bu süre içinde Avrupa insanın büyük değişikliklere uğramış, yeni
çağ başlamıştır. Fransız, İngiliz, İtalyan yazınları büyük gelişme gösterdi.
İspanyol yazınları bu dönemi, bugün bile “ Altın Çağ “ diye anılır. Yazın
alanında bu yeni gelişme ada kavramında da değişiklik yarattı. Özlenen mutluluk
adası, ölümün gölgesinde taşıyan Hrıstiyanlık cenneti değildi artık.
-
Gulliver Adaları : Gulliver Gezileri, insanlığın başlıca dört yönünü ele alan bir
taşalamadır. Lilliput, Brobdingnag ülkekeri insanın insanın politik
bayağılıkları ile gövdece çirkinliğini; Laputa, Balnibarbi, Glubbdubrib,
Luggnagg adaları insanın kafasının sapıklıklarını, düşünen atlar Houyhnhmlerin
adası ise çökmüş insan ahlakını, yürekler acısı gülünçlüğüyle göz önüne serer.
-
Robinsonadda Ada : Yeniçağda Avrupa insanının büyük denizlere, bilinmeyen kıtalara,
ülkelere açılmasıyla gelişen gezi yazını, ada utopyalarının yanı sıra, sonradan
robinsonad diye adlandırılacak yeni bir öykü türü ortaya çıkmasına başlıca
etken olur. Robinsonad, Alman uazın tarihçilerin başlangıçta, Robinson Cruose’
yu yansılayan ıssız ada öykülerine taktıkları addır. Robinsonadda utopyadakinin
tam tersi anlamlar kazanır. Utopyada bu özellikler kendine yeterlilik, güvenik,
derli topluluk, tarihsel akış dışında
bir kalıcılık anlamına gelirken, robinsonadda ada ortamının dışa kapalılığı,
bir tutsaklık sürgün duygusuna, görünmez tehlikeler karşısında duyulan bir
korkuya; kendiyle sınırlamışlığını korkunç bir yalnızlığa ; duran – zaman
biçimi ise, uygar dünyanın akışından kopmuşluk düşüncesine dönüşür.
-
Robinson Crusoe : Kocaman azgın bir dalganın, gemisi batmış Robinson Crusoe’ yu
kaldırıp bir ıssız adanın kayalık kıyılarına atmasıyla, ada konusu yazın
alanında gelmiş geçmiş en ünlü örneğine kavuşur, yeni çağın öykücülük sanatında
da yepyeni bir çığır açılır.
-
Çağdaş Romanda Ada : On dokuzuncu yüzyılda gemiciliğin sürekli olarak
ilerlemesi, dünya denizlerinin karış karış bilinir bir duruma gelmesi, yazın
alanında ada konusunun uygulanışını birkaç yönden etkilemiş bir gelişmedir.
Okyanusların bilinmez birer tehlike alanı olmaktan
çıkmasıyla, deniz kazaları, batık gemiler, ıssız ada serüvenleri on sekizinci
yüzyıl sonlarından bu yana hızla azalınca, günümüz insanın serüven özlemi de
başka konulara yönelmiştir. Bu gün bilim-kurmaca romanları ıssız ada konusu
üzerine değil, teknik gelişmenin varabileceği bilinmez alanların ürpertici
serüvenleri üzerine değil kurulmaktadır. Öte yandan, gene teknik gelişmenin bir
sonucu olarak uzay insan oğlunun önünde uzanan uçsuz bucaksız bir serüven alanı
durumuna gelmiştir.
-
Sonuç
Olarak ; Bir ada ortamı, kendisini belirleyen, dışa kapalılık kendisiyle
sınırlandırmışlık, duran-zaman biçimi gibi özellikleriyle “dışarı” nın, dış
dünyanın karşıtıdır. Yaratıcı bir yazar, anlattığı bir olayı ya da durumu
istediği oranda geçirebilir. Ancak anlattıklarına yer olarak bir adyı seçen
yazarı, ada ortamının bu özellikleri belli ölçüde sınırlar. Bu bakımdan,
yazındaki düşsel adalar çoğu arasında ortak benzerlikler vardır.
Bütün düşsel adalar bir
denizle çevrili ya da sularla çevrilidir, hepsi dışarıya kapalıdır. Dışarıdan
içeriye, içeriden dışarıya bir giriş çıkış zordur. Dışarıdan bu ayrılmışlık,
Atlantis’ te adanın çevresindeki kanallara, dev duvarlarla, St. Brendan’ ın
adasında adayı bir örtü gibi saran sis bulutlarıyla pekiştirilirken, More’ un
Utopya’sında yarım ay biçimindeki adaya giriş çıkışın sıkı bir denetim altında
bulunan tek limana bağlanması dile getirilir.
Görüldüğü gibi, ada kavramına duyulan ilgi
çok eski çağlardan günümüze değin insan bilincinde süregelmiştir. İnsanoğlunun
bilinci ile gözlemi, ada ortamını bütün değişik anlamıyla yaşamıştır.
3.KİTABIN ANAFİKRİ :
Ada kavramının
insan bilincinde kazandığı değişik anlamlardan doğan ayrı tür
anlamlarıdır.
4.OLAY VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ :
Kitap bir araştırma olduğu için kitapta
şahıslar bulunmamaktadır.
5.KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ
GÖRÜŞLER :
Kitap yazarın bir araştırması olduğu için
Ada kavramını değişik zamanlarda değişik yerlerde ada değince insanların aklına
neler geldiğini anlatıyor.Merak ederseniz okumanızı tavsiye ederim.
6.KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA
BİLGİ :
Akşit GÖKTÜRK (27 Aralık 1934, Van –26
Şubat 1988, İstanbul),edebiyat
eleştirmeni, yazar ve dilbilimci.
İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’ nü bitirdi
(1960).1961’ de aynı fakülteye asistan olarak girdi. 1965’ de doktorasını
verdi; 1972’ de doçent, 1978’ de profesör oldu. İngiltere’ de Nottingham
Üniversitesi’ nde (1964-65) ve Almanya’ da Konstanz Üniversitesi’ nde (1970,
1974-76) arştırmacı olarak çalıştı. Upsala (İsveç) ve Batı Berlin
üniversitelerinde çevri konuları ve yöntemleri konulu seminerler yönetti. Robinson Crusoe’ nun Türkçedeki ilk tam
çevrisiyle 1969 TDK Çevri Ödülü’ nü kazandı. 1975-83 arasında TDK Yönetim
Kurulu Üyeliğinde bulundu. 1958’ den sonra Varlık, Yeni Dergi, Türk Dili, Yeni
Ufuklar, Çağdaş Eleştiri gibi dergilerde çeşitli inceleme yazıları ve çevriler
yayımlayan Göktürk, eleştirilerinde dil çözümlemelerine ve üslup sorunlarına
ağırlık verdi.
D. H. Lawrence,
T. S. Eliot, E. Kastner, F. Dürrenmatt gibi yazarlardan yaptığı çevrilerle
tanına Göktürk’ ün başlıca yapıtları Edebiyatta
Ada (1973), Okuma Uğraşı (1979) ve Çevri:Dillerin Dili’ dir (1986).