1.KİTABIN KONUSU:
Çocukluğundan beri bacağından
rahatsız olan ve kimseyi dinlemeyen birisinin, hayaller peşinde koşarken
başından geçen olaylar.
2.KİTABIN ÖZETİ:
Yazarın
küçüklüğünden beri çektiği hastalık onu hastahanelerden tiksindirmiştir. Fakat
durumu ciddiyetini korumaktadır. Annesi ile kenar mahallelerin birinde virane
ahşap bir evde yaşamaktadır.
Bir gün
ameliyat olması gerektiğini öğrenip hastahaneden döndüğünde evde annesini
bulamaz ama odanın halinden annesinin şiddetli bir baş ağrısı geçirdiğini
anlar. O sırada annesi gelir. Yazar ise annesini üzmemek için ona gerçekleri
anlatmaz. Kendi doktaruna gidip ona gözükmesi gerektiğini söyler. Annesi
yazarın Erenköye gideceğini öğrenince paşanında onu merak ettiğini söyler.
Ertesi gün yazar önce paşaya gider. Paşa ilk olarak sağlık durumunun nasıl
olduğunu sorar yazar da kaçamak cevaplar vererek olayı geçiştirir. Daha sonra
odaya Nüzhet gelir yazardan getirmesini istediği kitapları alır. Kızı gidince
paşa yazara bir de doktor Ragıp Bey’ e görünmesini tavsiye eder. Paşanın
uzaktan akrabası olan yazar küçük yaşlardan beri onunla konuşur, ona kitap okur. O akşam yine bir roman okumaktadır
fakat paşa uyuyunca Nüzhet’ le birlikte beahçeye gider ve muhabbet ederler.
Yazar on beş yaşında ve aralarında dört yaş olmasına rağmen Nüzhet’ i
sevmektedir. Ancak onun da aynı duyguları hissetiğinden emin olmaz. Bahçede
konuşurken doktor Ragıp’ ın Nüzhet’ i istediğini duyunca önce üzülür ama Nüzhet
oralı olmayınca, duyduğu şüpheye rağmen keyfi yerine gelir. Daha sonra Nüzhet annesinin isteği üzerine
uyumaya gider ve yazar da kendine olan tüm güvenini kaybeder.
Hastalığı onu normal
yaşından çok daha olgun davranmaya sevk etmiştir. Doktorun ikazlarına rağmen
baston kullanmayan yazar o gece yatakta yorgun ve acı içinde kıvranmaktadır.
Henüz uyumadan Nüzhet yazarın evine uğrar ve uyuyamadığını bahane ederek tekrar
koyu bir muhabbete başlarlar. Ertesi gün yazar erkenden doktara gideceğinden
Nüzhet onun uyumasını ister. Fakat yazar
ona karşı olan zaafiyetini daha fazla saklayamaz, onu kendisine çekip bir kere
öper ve Nüzhet şaşkınlık içerisinde koşarak eve gider.
Sabah
olunca yazar Kadıköye gider ve paşanın istediği kitapları alır ve sonra da
annesine bir ay içerisinde gelemeyeceğini yazar. Oradan da doktara gider fakat
operatörün dersi olduğundan görüşemezler. Operatörle akşama görüşebilen yazar
ondan baston kullanması ve iyi yemesi ve dinlenmesi konusunda uyarı alır. İşi
bitip köşke dönen yazar içeriye girdiğinde kendisinden gizli birşey
konuşulduğunu anlar ve üzüntü içerisinde bahçeye oturmaya çıkar. Daha sonra Nüzhet
gelir ve yazar içeri girdiğinde annesinin dolabın arkasında çıplak olduğunu
söyleyerek onu rahatlatır. Fakat akşam Nurefşan ona gerçekleri yani Nüzhet ile
doktor Ragıp’ın durumlarını konuştuklarını söyler. Yazar hayal kırıklığına
uğrar ve Nüzhet’ in odasına konuşmaya girer. Nüzhet yine yazarı ikna eder. Daha
sonra ikiside uyurlar.
Ertesi
günü Nüzhet’ le bahçede geçiren yazar Nüzhet’ le cinsel yakınlaşmalara girer. O
akşam doktor Ragıp yemeğe gelir ve yazar hiç oralı olmaz. Konukları gidince
Paşa yazara doktor hakkında görüşlerini sorar o da Ragıp’ ı Nüzhet’ e
yakıştıramadığını söyler bunu duyan yengesi de içinden yazara karşı kin tutar.
Bir gün
yazar yengesinin Nüzhet’i mikroplara karşı uyardığını ve eşyalarımızı ayırdım
dediğini duyar ve bunun üzerine evi terketme kararı alır. Ancak annesininde o
gün paşalara geleceğini duyması kararını değiştirmesine neden olur.
Hızla geçengünlerden sonra nihayet evine dönen
yazarın ağrıları gün geçtikçe arttığından annesi onu fakülteye götürür.
Operatör ona durmun ciddiyetini hatırlatır ve yerinden bile kıpıdamamasını
ister. Evi birden kalabıklaşan yazarın yakınları onu teselli etmeye çalışır.
Tekrar fakülteye gittiğinde operatör bacağın kesilmesi gerektiğini söyler fakat
buna razı olmayan yazar birden bayılıverir. Bundan etkilenen operatör
kasaplardan farkı olmaları gerektiğini söyleyip yazara, üç aylık bir sürede
bacağını kurtarmak için hastahanete kalması gerektiğini söyler. Yazar bunu
kabul etmek zorunda kalır ve Dokuzuncu Hariciye Koğuşuna yatırılır. Burası ona
hapishane gibi gelir ve ilk gecesi olaylı biter. Bu korkuya dayanamaz ve bütün
gücüyle bağırıp çağırır. Zor geçen günlrin sonunda ameliyat günü gelir.
Ameliyatı bitince yedinci pansumanda doktor bacağın kurtılduğun ancak yer
basamayacağını söyler.
Daha sonra da Nüzhet’ ten gelen karttan Paşanın
hastalandığını Nüzhet’ in de doktor Ragıp’ la nikahlanacağını öğrenir. Acılar
içinde geçen günlerin sonunda annesi doktor Mithat ve arkadaşı onu hastahaneden
taburcu ettirirler.
3.KİTABIN
ANA FİKRİ:
Bize verilen öğütleri ciddiye almalı ve hayallere
peşinden koşmamalıyız. Aksi takdirde kaybeden yine bizoluruz.
4.KİTAPTAKİ
OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Yazar: Tek bacağından acı çeken ve ümitleri peşinde
rüyalar aleminde koşan birisi.
Nüzhet: Yerinde duramıyan yaşam dolu son derece hareketli
birisi.
Paşa: Disiplinli, yardım sever ve dediğim dedik, inatçı
birisi.
Yengesi: İçten pazarlıklı kızının iyiliğini düşünen bir anne.
Nurefşan: Köşkün hizmetçisi ve yazarın mutluluğu için elinden
geleni yapan birisi.
Doktor
Ragıp: Bakımlı ve kültürlü bir doktor.
Doktor
Mithat: Yazarın doktoru.
Operatör: İnsanliğa faydalı olmaya çalışan bilinçli bir tıp
adamı.
5.KİTAP
HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Kısa ve anlaşılması güç bi kitap.Yazar kitaptaki
şahısları psikolojik yönden ele almıştır.Sürükleyici bir kitaptır.
6.KİTABIN
YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
Peyami
Safa İstanbul’ da 1899 yılında doğdu. Dokuz yaşında iken sağ elinin ekleminde
kemik hastalığının başlaması, on üç yaşında iken de hayatını kazanmak zorunda
kalması yüzünden düzenli okul öğrenimi göremedi, kendi kendini yetiştirdi. “
Biri Yerli ve Kopanlıklar Kralı” adlı (1913) ve “ Üç Kardeş” adlı (1918) birer
hikayelik iki küçük kitap çıkarıyor, Fagfur (1918) vb. gibi sanat dergilerinde
hikaye çevirileri ve makaleleri yayımlanıyordu.Savaş sonunda, kardeşinin
isteğiyle memurluktan ayrılıp basın hayatına atıldı. Çıkardıkları “ Yirminci
Asır” adlı bir akşam gazetesinde “ Asrın Hikayeleri” genel başlığı adı altında
halk için gazete hikayeleri yazdı. İlk otuz kırk tanesi imzasız yayımlanan bu
hikayeler o zaman çok beğenildi; yazar devrin ileri gelen bazı sanatçıları (
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Yahya Kemal Beyatlı, Ömer Seyfettin vb.) tarafından
teşvik edildi.O tarihten sonra yalnız gazetelerde çalıştı. Fıkra, makale ve
roman yazarı olarak geniş bir üne ulaştı. Bu arada “ Kültür Haftası (1936) ve
Türk Düşüncesi (1953-1960)” adlı iki de dergi çıkardı. İkinci Dünya Savaşı
yıllarında kendini Faşizm akımına kaptırdı; savaş sonrasında calıştığı parti
gazetelerine göre ikide bir ağız değiştirerek siyasal bir dengesizlik içinde
bocaladığı, genellikle gerici bir takım görüşlerin savunuculuğunu yaptı.
Atatürkün sağlığında “ Türk İnkılabına Bakışlar(1938)” adlı bir kitap yazmışken
Atatürkün ölümünden sonra devrin düşmanı bir yol tutu. 1961’ de İstanbul’ da
öldü.
ESERLERİ:
Yalnızız, Fatih Harbiye,
Şimşek, Bir Tereddütün Romanı, Sözde Kızlar, Mahşer.