Rönesans Dönemi Fransız Edebiyatı
Villon (1431 ?),
Ortaçağın sonlarında ve Rönesansa geçiş süreci içinde yaşamış önemli Fransız şairlerinden
birisidir. Şiirleri Küçük Vasiyetname ve Büyük Vasiyetname adlı kitaplarda toplanmıştır.
Asıl
yeni Fransız şiiri, XVI. yüzyılda Lâtinceyi bırakıp Fransızca ile şiir yazma
davasını güden ve La Pleiade adındaki edebiyat okulunu kuran yedi şairin şiirleriyle
başlar. Bu grubun en önemli şairlerinden birisi Ronsard (1524-1585)'dır.
Başlıca eserleri Aşklar, Odlar, Egloglar adlarını taşır. Bu dönemin önde gelen Fransız romancısı Rabelais
(1490-1553)'dir. Gargantua ve Pantagruel adlı
romanları ünlüdür. Rönesans dönemi Fransız edebiyatının en önemli ismi hiç şüphesiz
deneme türünün öncüsü Montaigne (1533-1592)'dir. Denemeler
adlı eserinde yer alan metinlerinde Hristiyanlıktan
ve geleneksel düşünce biçimlerinden farklı olarak bağımsız insan düşüncesini
ortaya koyan örneklere yer vermiştir. İnsan ve toplumla ilgili hemen her konuda
alışılmışın dışında yeni yaklaşımlar getirmiştir.
Klâsik Dönem Fransız Edebiyatı
Pierre Corneille (1606-1684),
Klâsisizmin ilkelerini uygulayan ilk büyük tragedya şairidir. Onun oyunlarındaki
kişilerin, tutkularıyla görevleri çatışır. Ancak sonunda güçlü iradeleriyle
tutkularını bastırırlar. En önemli eserleri Le
Cid, Horace, Cinna ve Polyeucte'tür.
İkinci
önemli tragedya şairi Jean Racine (1639-699)'dir. Racine'in oyun kişileri tutkularının, yazgılarının
ve tanrıların esir olurlar. Başlıca eserleri And
Romaque, İphigenie Phedre'dir.
Moliere (1622-1673)
ise komedya alanında başarılı ürünler vermiştir. Toplum ve insandaki gülünç âdetleri,
çirkin ve kötü huyları, kusurları sergileyerek, güldürerek düşündürmeyi, eğlendirerek
öğretmeyi amaç edinmiştir. Başlıca eserleri şunlardır:
Gülünç Kibarlar. Kadınlar Mektebi. Zorla Evlenme, Tartuffe,
Don Juan, Zoraki Hekim,
Cimri, Hastalık Hastası.
La Fontaine (1621-1695) özellikle Aisopos'tan yararlanarak yazdığı
fablleriyle ünlüdür. En önemli eseri Fabller'dir.
La Rochefoucauld (1613-1680)
özdeyiş (vecize), Boileau (1636-1711)
eleştiri türünün,
Descartes (1596-1650)
ve Pascal (1623-1662)
felsefe alanının önde gelen isimlerindendir.
Romantik Dönem Fransız Edebiyatı
En önemli romantik sanatçı Victor Hugo (1802-1885)'dur. O, Cromwell adlı dramının önsözünde romantizmin
temel ilkelerini ortaya koymuştur. Şiir, roman ve oyunlarında tabiat, özgürlük,
vatan, milliyetçilik gibi temalara yer vermiştir. Sefiller adlı romanında seçkin sınıftan
olmayan halktan ve toplum dışında kalmış insanların da dünyalarına, duygu ve düşüncelerine
yer vermiştir. Hugo'nun yanında Lamartine (1790-1869)
ve Musset (1810-1857)
de şiir türünde etkili olmuş şairlerdendirler.
Gerçekçi Dönem Fransız Edebiyatı
Honore de Balzac (1799-1850)
her ne kadar romantik edebiyat döneminde yaşamış olsa da gerçekçiliğin
(realizmin) müjdecisi olmuştur. Balzac kişileri ve toplumu en ince ayrıntılılarıyla
incelemiş, olayları ve olguları eleştirel bir tutumla sergilemiş, insanlararası
ilişkileri dikkatli bir gözle gözlemleyerek romanlarını yazmıştır. En önemli
romanları: Goriot Baba ve Vadideki Zambak'tır.
Gerçekçiliğin
müjdecilerinden bir başka yazar da Henri
Beyle Stendhal (1783- 1842)'dir. O da gördüklerini olduğu
gibi, süslemeden yalın bir dil ve üslûpla aktarmıştır. İnsanı içinde yaşadığı
sosyal çevreden koparmadan vermiştir. Stendhal'e göre "roman, yol boyunca
gezdirilen bir ayna olup, gördüklerini aynen yansıtır". Başlıca romanları:
Kırmızı ve Siyah, Parma Manastırı.
Gustave Flaubert (1821-1880),
romanlarında gözlemlediklerini kendi duygu ve düşüncelerine yer vermeden
sergilemeye, hayatı olduğu gibi aktarmaya çalışmıştır. En önemli romanı Madam Bovary'dir.
Guy de Maupassant (1850-1893)
da özellikle küçük hikâye türünde gerçekçi ürünler vermiştir. Hikâye türünde
klâsik kurguya dayalı "Maupassant tarzı hikâye" denilen bir çığır açmıştır.
Yani hikâye, sürükleyici bir merak unsuru barındırır. Giriş, gelişme, sonuç bağlamında
devam edip etkili, çarpıcı ve vurucu bir sonla biter. Bu tarz hikâyede
"olay" unsuruna önem verilir.
Emile Zola (1840-1902),
müspet bilimlerin deneysel olguculuğunu edebiyata uyarlayarak,
doğalcılık
(natüralizm) adı verilen gerçekçiliğin farklı bir anlayışını başlatmıştır.
Doğalcılığın (natüralizm) temel ilkesi şudur:
Gerekirciliğe (determinizm) göre nasıl müspet bilimlerde aynı koşullar aynı
sonuçları doğurursa, kişiler ve toplumlar da içinde bulundukları doğal ve
sosyal çevrelerinin ürünüdürler. Yani
bir kişinin karakterinde, kimlik ve kişiliğinde doğuştan getirdiği biyolojik ve fizyolojik özelliklerinin yanında sosyal
çevresinden aldığı eğitim ve kültür de belirleyici rol oynar. Zola bu yöntemi uygulayarak Meyhane, Germinal gibi
deneysel roman denilen
örnekler vermiştir.
19.
yüzyıl Fransa'sının en büyük ozanlarından Charles
Baudehire ise sembolizmin
ve
gerçeküstücülüğün öncüsü olmuştur.
20. Yüzyıl Fransız Edebiyatı
Alman
filozofu Heidegger'in ortaya attığı varoluşçu
felsefeyi bu yüzyılda bazı Fransız yazarları
edebiyata uyarlamışlardır. Varoluşçu
düşünce kısaca şöyle ifade edilebilir: İnsan
dünyaya geldikten sonra kendi varlığını gerçekleştirir, kendi özgün kişiliğini,
özünü, bilincini kendisi oluşturur. İnsana kendisinden başka yol gösterebilecek
kimse yoktur. Onun için özgürdür.
Jean Paul Sartre (1905-1980),
insan doğasının en önemli unsurlarından biri olan özgürlük kavramını işlemiş,
insan özgürlüğünün yasak ve yasalarla sınırlandırılamayacağını öne sürmüştür.
Başlıca eserleri romanda Bulantı (1938), Özgürlük
Yolları (1945); hikâyede Duvar (1930); Oyun:
Sinekler (1942), Saygılı
Yosma (1945), Kirli
Eller (1948) dir.
Yine
varoluşçu bir romancı olan Albert Camus (1913-1960) ise daha çok saçma kavramını irdelemiştir. Ona göre
insanın içinde yaşadığı evren saçma, mantıksız, akıldışı ve anlamsız bir yapıya
sahiptir. Dolayısıyla insan hayatı da saçmadır. İnsan hayatının anlamı, ancak
saçmalık ve haksızlıklara başkaldırarak ortaya çıkar. İnsan salt doğruluk,
iyilik, dostluk, barış, adalet için yaşamalıdır. Başlıca eserleri romanda Yabancı (1942), Veba (1947), Düşüş (1956);
tiyatroda Yanlışlık (1944), Caligula' (1945)’dır.
Simone de Beauvoir (1908-1986),
varoluşçu açıdan kadının sosyal, siyasî ve cinsel sorunları üzerinde durmuştur.
Aynı zamanda feminist hareketin de öncülerindendir. Başlıca eserleri şunlardır:
Konuk Kız (1943), Mandarenler
(1954).
Andre Malraux (1901-1976),
İnsanlık Durumu, Büyük Yol, Umut, Melekle
Savaş gibi eserlerinde olumsuz koşulların hâkim
olduğu güleryüzlü cehennemin de insanın yalnızlığını, kaderiyle başbaşa kaldığı
dramatik macerasını anlatır.
İNSAN VE DENİZ
Sen, hür adam, seveceksin denizi her zaman;
Deniz aynandır senin, kendini seyredersin
Bakarken, akıp giden dalgaların ardından.
Sen de o kadar acı bir girdaba benzersin.
Haz duyarsın sulardaki aksine dalmaktan;
Gözlerinden, kollarından öpersin ve kalbin
Kendi derdini duyup avunur çoğu zaman,
O azgın, o vahşî haykırışında denizin.
Kendi âleminizdesinizdir ikiniz de.
Kimse bilmez, ey ruh, uçurumlarını senin;
Sırlarınız daima, daima içinizde;
Ey deniz, nerde senin iç hazinelerin?
Ama işte gene binlerce yıldan beri
Cenkleşir durursunuz, duymadan acı, keder;
Ne kadar seversiniz çırpınmayı, ölmeyi,
Ey hırslarına gem vurulmayan kardeşler!
CHARLES BAUDELAIRE
(Çeviren: O. V. Kanık)